AKADEMİK BÜTÜNLÜĞÜ TEHDİT EDEN TEZ SİMSARLIĞI
İbrahim Aydemir, yükseköğretimdeki yozlaşmanın sahte diplomalarla sınırlı kalmadığını, üniversitelerin karşı karşıya olduğu en sinsi tehlikenin tez simsarlığı olduğunu vurguladı. Bu işin arkasında, sıradan öğrenci kopyacılığını aşan, planlı ve organize bir yapı bulunduğunu, bu yapıların kullandığı yöntemlerin en gelişmiş intihal tespit yazılımlarını dahi yanıltabildiğini kaydetti. Akademik atölyeler adı altında üretilen bu sahte çalışmaların sıfıra yakın intihal oranıyla teslim edildiğini belirtti.
Aydemir’e göre, tez hazırlamak öğrenciyi bilimsel düşünce disiplinine sokan, mesleki ustalığa giden yolun son durağıdır. Ancak masa başında üretilen sahte çalışmaların “bilimsel eser” olarak sunulmasının ilim hayatını bir ticaret pazarına çevirdiğini, üniversitelerin itibarını derinden sarstığını dile getirdi. Bu durumun ortaya çıkması halinde Türkiye’nin sadece akademik değil, toplumsal vicdan açısından da büyük bir sarsıntı yaşayacağını ifade etti. Tez simsarlığının bireysel bir kopya olayı değil, nesillerin güvenilir bilgiye erişim hakkının gaspı olduğunu belirten Aydemir, caydırıcı yaptırımlar getirilmesi, üniversitelerde bağımsız etik kurulların güçlendirilmesi ve akademik unvan süreçlerinin sıkı denetime tabi tutulması çağrısında bulundu. Bilimin milletin geleceğini inşa eden temel olduğunu, bu temeli çürüten her girişimin ülkenin yarınını tehlikeye attığını vurguladı.
GAZZE GERÇEĞİ VE TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI DURUŞU
Aydemir, Netanyahu hükümetinin Gazze’nin işgalini genişletme kararının, Filistin halkını yok etmeye ve işgali kalıcılaştırmaya dönük insanlık dışı bir planın yeni aşaması olduğunu belirterek sert tepki gösterdi. Bu kararın uluslararası hukuka, insanlık onuruna ve barış umutlarına karşı işlenmiş açık bir suç olduğunu ifade eden Aydemir, İsrail’i terörist bir devlet olarak nitelendirdi ve bu yapının insanlık düşmanı, vicdansız bir zihniyetin ürünü olduğunu söyledi.
Netanyahu’nun bu adımının, uluslararası hukukun açıkça çiğnenmesi ve masum sivillerin ölüm fermanı anlamına geldiğini vurgulayan Aydemir, bu işgalin kadın, çocuk, yaşlı demeden bütün bir halkı hedef aldığını, tarihte eşi görülmemiş bir barbarlık olduğunu kaydetti. Batılı ülkelerin sessizliğini iki yüzlülük olarak tanımlayan Aydemir, çıkarlar uğruna zulme ortak olunduğunu belirtti. Dünyanın vicdanlı güçlerini bu terörist anlayışı durdurmaya davet eden Aydemir, Türkiye’nin 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin Devleti’nin kurulması kararlılığından asla vazgeçmeyeceğini açıkladı.
Türkiye’nin her platformda Filistin’in yanında yer almasının tarihî bir görev olduğunu vurgulayan Aydemir, İsrail’in saldırılarının bölgesel değil, küresel güvenliği tehdit eden uluslararası bir tehlike olduğunu, bu anlayış bertaraf edilmeden dünya barışının mümkün olmayacağını dile getirdi. İnsan odaklı diplomasi çizgisinden vazgeçmeyeceklerini, içeride huzur ve dışarıda barış ilkesine bağlı kalarak Türkiye’yi istikrar, adalet ve kalkınma ekseninde daha güçlü bir geleceğe taşıyacaklarını ifade etti.
GÜNEY KAFKASYA’DA BARIŞ UMUDU
Aydemir, Azerbaycan ile Ermenistan arasında atılan barış adımının Kafkaslar’da kalıcı huzurun tesisine katkı sunma potansiyeli taşıdığını belirtti. Bu gelişmenin bölgesel ticaret, enerji ve ulaşım ağları açısından yeni fırsatlar yaratacağını, Türkiye’nin iyi komşuluk ilkeleri çerçevesinde barışı güçlendirme kararlılığının süreceğini kaydetti.
BANKACILIKTA VATANDAŞA YÜK GETİREN DÜZEN
Mali müşavir ve bağımsız denetçi kimliğiyle Aydemir, Türkiye’de bankacılık anlayışının köklü biçimde değiştiğini, bankaların artık ekonomiyi büyütmek yerine vatandaştan farklı adlar altında kesinti yapmaya odaklandığını söyledi. Eskiden ekonomiye kaynak aktaran kurumlar olarak tanımlanan bankaların bugün kârlılıklarını sigorta satışı ve işlem ücretleriyle sağladığını belirtti.
Kredi kullanan vatandaşlardan alınan sigorta ve ek masrafların yüksekliğini örneklerle aktaran Aydemir, emekliden 90 bin lira krediye 22 bin lira, bir başka vatandaştan 1 milyon lira krediye 75 bin lira sigorta bedeli kesildiğini hatırlattı. Bu durumun, vatandaşın faizden çok bankanın yan gelir kalemlerine para verdiğini gösterdiğini söyledi. 2025 yılı ilk yarı banka bilançolarında, bazı büyük bankaların net faiz gelirlerine yakın veya üzerinde net ücret ve komisyon gelirleri elde ettiğini, bunun klasik bankacılığın terk edildiğinin açık göstergesi olduğunu vurguladı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na çağrıda bulunarak, bu düzenin sürdürülemez olduğunu ve bankacılığın yeniden üretim ve yatırım odaklı hale getirilmesinin zorunlu olduğunu ifade etti.
TÜRKİYE’NİN ENERJİ DİPLOMASİSİNDE YÜKSELEN KONUMU
Aydemir, Türkiye’nin enerji alanındaki hamlelerinin yalnızca iç ihtiyacı karşılamaya değil, küresel enerji ticaretinde belirleyici merkez olmaya yönelik olduğunu belirtti. Türkiye-Suriye Doğal Gaz Boru Hattı açılışının, Türkiye’nin enerji diplomasisindeki yüksek kapasitesinin göstergesi olduğunu söyledi. Karadeniz’deki doğal gaz ve Gabar’daki petrol keşiflerinin dışa bağımlılığı azalttığını, Türkiye’yi bölgesel arz güvenliğinin teminatı konumuna getirdiğini kaydetti.
Türkiye’nin sadece üretici değil, aynı zamanda ticaretin kurallarını belirleyen bir ülke haline geldiğini vurgulayan Aydemir, EPDK ve EPİAŞ’ın geliştirdiği enerji ticaret platformlarının bu süreci hızlandırdığını belirtti. LNG depolama projelerinden Afrika ve Asya ülkeleriyle yapılan enerji iş birliği anlaşmalarına kadar genişleyen diplomasi ağının, Türkiye’nin küresel enerji denklemindeki rolünü güçlendirdiğini söyledi. Yenilenebilir enerji yatırımlarına değinerek, jeotermal, güneş ve rüzgâr enerjisinden sağlanan üretimin tüketim ihtiyacının dörtte üçünü karşıladığını, bunun da gelecek nesilleri güvence altına alan bir enerji vizyonunun göstergesi olduğunu kaydetti.
CENGİZ TOPEL: FEDAKÂRLIK VE MİLLİ DURUŞUN SEMBOLÜ
Aydemir, Kıbrıs Barış Harekâtı öncesinde şehit edilen Hava Kuvvetleri Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel’i anarak, onun Türk milletinin direniş ve fedakârlık destanının simgesi olduğunu ifade etti. 1964 yılında Erenköy’de verilen direnişin tarihin en onurlu sayfalarından biri olduğunu, Topel’in havadan yaptığı taarruz sırasında uçağının vurulduğunu, paraşütle atladıktan sonra Rum çetelerinin eline düşüp ağır işkencelerle şehit edildiğini hatırlattı.
Topel’in şehadetinin bir savaşın ötesinde, bir milletin varlık mücadelesini temsil ettiğini söyleyen Aydemir, onun Cumhuriyet tarihindeki ilk hava şehidi olduğunu vurguladı. Maruz kaldığı işkencelerin otopsi raporuna yansıdığını, bunun insanlık dışı saldırganlığın ve Türk milletine düşmanlığın belgesi olduğunu kaydetti. Erenköy Direnişi’nin ve Cengiz Topel’in fedakârlığının, Kıbrıs’ın Türk kimliğini mühürleyen bir dönüm noktası olduğunu belirten Aydemir, bugün Doğu Akdeniz’de, Mavi Vatan’da ve Kıbrıs’ta dik durulabiliyorsa, bunun gerisinde o günün kahramanlarının iradesinin bulunduğunu söyledi.