EĞİTİMİN RUHU ZEDELENDİ
Önceki dönem milletvekillerinden İbrahim Aydemir, Samsun’daki liseler arası futbol müsabakasında beden eğitimi öğretmeninin öğrenciler tarafından darbedilmesine değinerek söze başladı ve bunun yalnızca bir asayiş vakası olarak değil, milletin kültürel dokusunda oluşan yarığın işareti olarak görülmesi gerektiğini ifade etti. Aydemir, eğitim alanında yaşanan her şiddet görüntüsünün, kalbi sızlatan bir “ahlaki çöküş alarmı” olduğunu değerlendirdi.
Öte yandan Aydemir, öğretmeni darp eden gençlerin gözaltına alınmasının hukuki bir gereklilik olduğunu, fakat asıl meselenin genç zihinlerdeki otorite, hürmet ve insanlık bilinci aşınması olduğuna dikkat çekti. Bu tür vakaların birikerek toplumsal hafızayı yaraladığını, toplumun ortak şuurunda gedik açtığını dile getirdi.
Bununla beraber Aydemir, “Bir harf öğretenin kırk yıl hatırının tutulduğu irfan ocağından, öğretmenine tokat atan nesil çıkıyorsa burada mesele gençte değil, gençliği yalnız bırakan büyüklerdedir” sözleriyle duyduğu derin kaygıyı aktardı.
TOPLUMSAL AKIL VE TERBİYE ZİNCİRİ ZAYIFLIYOR
Diğer yandan Aydemir, Türkiye’nin köklü eğitim geleneğinin yalnızca müfredatla değil, ahlaki mirasla yürüyebileceğini ifade ederek, aileyi, okulu ve toplumsal çevreyi içine alan geniş bir terbiyenin zayıfladığına değindi.
Bunun yanında Aydemir, geçmişte öğretmenlerin toplumun en saygın figürlerinden biri olduğunu, mahallenin, sokağın, evlerin çocuklara “öğretmenine hürmet et” diye öğüt verdiğini hatırlattı. Oysa bugün öğretmenlerin gençlerin öfkesine, fevriliğine, kendini bilmezliğine maruz kaldığını belirtti.
Aydemir, bu tablonun yalnız eğitim sistemini değil, devletin geleceğe yürüyüş gücünü de örselediğini ifade etti. “Öğretmenin sarsıldığı yerde milletin omurgası çatırdar” diyerek tehlikenin büyüklüğüne işaret etti.
AYDEMİR: ‘GİDİŞAT TOPARLANMAZSA UFUK KARARIYOR’
Bununla beraber Aydemir, “Toplumsal çürüme sessiz ilerler, kimse fark etmez; ama sonuç bir gün tokat gibi yüzümüze çarpar. Bugün öğretmene kalkan el, yarın devletin bütün düzenine uzanır” sözleriyle geniş bir perspektif sundu.
Aydemir’e göre Türkiye’nin eğitim ikliminde güçlü bir derlenme, toparlanma ve yeniden inşa süreci gecikmeden başlatılmalıdır. Buna ailelerin, okul idarelerinin, yerel yönetimlerin ve merkezi mekanizmaların ortaklaşa omuz vermesi gerektiğini dile getirdi.
Aynı zamanda Aydemir, gençlerin “öfke evresi” içine sıkıştığını, dijital dünyanın agresif dilinin gençlerde karşılık bulduğunu, bunun da öğretmen gibi toplumun en korunaklı alanlarını hedef haline getirdiğini değerlendirdi.
“ÖĞRETMENİN HATIRI, MİLLETİN HATIRIDIR”
Öte yandan Aydemir, “Öğretmenin itibarını yitirdiği gün, ülkenin talihi de yorgun düşer” diyerek sözlerini sürdürdü. Ahlaki ve toplumsal dengeyi sağlayan en önemli figürlerden birinin öğretmen olduğunu, bu figürün hırpalanmasının yalnızca bir kişi meselesi değil, bir medeniyet meselesi olduğunu vurguladı.
Bununla beraber Aydemir, öğretmenlere yönelik saldırıların münferit değil, artış eğiliminde olduğunu belirterek devlet kurumlarının ve toplumsal önderlerin bu konuda yüksek bir hassasiyet geliştirmesi gerektiğini dile getirdi.
Diğer yandan Aydemir, Samsun’daki saldırının benzerlerinin farklı illerde de yaşandığını, bu nedenle meseleyi yalnızca olay-odaklı değil, sistemik ve kültürel bir zaviyeden değerlendirmek gerektiğini ifade etti.
“MİLLETİN GELECEĞİ İÇİN AHLAKİ SEFERBERLİK ŞART”
Aynı zamanda Aydemir, Türkiye’nin millî eğitiminin yalnızca akademik başarıyla ölçülemeyeceğini, insaf, edep, ahlak, merhamet ve insanlık bilinciyle yoğrulması gerektiğini belirtti. Bu anlayışın kaybının toplumu ruhsuzlaştıracağını söyledi.
Bununla beraber “Gençliğin ruh terazisi yeniden kurulmazsa, yarın dediğimiz şey karanlık bir ufuk olur” ifadelerini kullanarak, öğretmene uzanan her elin aslında geleceğe atılmış bir urgan olduğunu dile getirdi.
Aydemir, devletin ve toplumun topyekûn bir “ahlaki seferberlik” başlatmasını, eğitim kurumlarında hem öğretmen hem öğrenci merkezli yeni bir bilinç inşasının başlamasını önerdi.