Muhabir: Sayın Aydemir, PKK’nın sahada yenildiği ve artık terör örgütünün sonunun geldiği konuşuluyor. Ancak siz bu meselenin sadece PKK ile sınırlı olmadığını, aslında Türkiye’ye karşı yüzyıllardır sürdürülen bir projenin başarısızlığı olduğunu söylüyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
İbrahim Aydemir: Kesinlikle. Bugün PKK’nın çöküşü sadece bir terör örgütünün bitişi değil, Türkiye’yi bölmek isteyen uluslararası güçlerin de hezimete uğradığının göstergesidir. Bu örgütün arkasında kimlerin olduğunu anlamak için tarihe bakmak gerekiyor. 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’ne karşı kullanılan Ermeni çetelerinin nasıl kışkırtıldığını, silahlandırıldığını ve Osmanlı topraklarında nasıl isyanlara sürüklendiğini biliyoruz. PKK da aynı senaryonun günümüz versiyonudur. O dönem Hınçak ve Taşnak çeteleri nasıl Osmanlı’yı bölmek için sahaya sürüldüyse, bugün de PKK aynı odaklar tarafından Türkiye’yi bölmek için kullanılmıştır.
HANS BARTH’IN 1895’TE YAZDIĞI GERÇEKLER BUGÜNÜ ANLATIYOR
Muhabir: Hans Barth’ın Türk, Savun Kendini! kitabı, Osmanlı Devleti’ne karşı yürütülen bölücü faaliyetleri çok net anlatan bir eser. Sizce bu kitap, bugün yaşananları anlamamız açısından nasıl bir öneme sahip?
İbrahim Aydemir: Barth’ın 1895’te yazdığı tespitler, bugün yaşadığımız sürecin birebir aynısıdır. Bu eser, Osmanlı Devleti’nin Ermeni isyanlarıyla nasıl karşı karşıya bırakıldığını, Batı’nın nasıl sistematik şekilde Osmanlı’yı bölmek için çaba gösterdiğini ve o dönem hangi yöntemlerin kullanıldığını çok net ortaya koyuyor. O gün Hınçak ve Taşnak çeteleri vardı, bugün PKK var. O gün misyoner okulları ve konsolosluklar aracılığıyla Osmanlı’nın içi oyuluyordu, bugün de Batı destekli STK’lar, medya kuruluşları ve siyasi lobiler aracılığıyla Türkiye hedef alınıyor. Barth’ın kitabında anlattığı her şey, günümüz Türkiye’sine uyarlanmış gibi. Osmanlı’ya karşı kullanılan argümanların, PKK’nın söylemleriyle birebir örtüştüğünü görmek çok önemli.
BATI DESTEKLİ ERMENİ ÇETELERİ NASIL CİNAYET ŞEBEKESİNE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ?
Muhabir: Osmanlı döneminde Ermeniler, ekonomik ve siyasi olarak önemli bir konumdayken, nasıl bir anda isyan ettirilip terör hareketinin parçası haline getirildi?
İbrahim Aydemir: Osmanlı’da Ermeniler, bankerlerden büyük tüccarlara kadar geniş bir ekonomik güce sahipti. Saraya yakın bir konumdaydılar, Boğaz’ın iki yakasında, Marmara Denizi’nin etrafında köşklerde, yalılarda yaşıyorlardı. Ancak İngiliz ve Amerikan misyonerleri, 1821’den itibaren Osmanlı topraklarında faaliyet göstermeye başladı ve Ermenilere yönelik sistematik bir propaganda yürüttü. 1870’lerden sonra ise Anadolu’ya misyoner orduları gönderildi. Bu misyonerler, görünüşte dinî propaganda yapıyordu ama aslında Osmanlı’daki hoşnutsuzluğu artırmak, bölücü fikirleri yaymak ve Ermenileri isyana teşvik etmek için çalışıyordu. Sonuç olarak, Osmanlı’nın en sadık milletlerinden biri, Batı’nın yönlendirmesiyle bir cinayet şebekesine dönüştürüldü.
MİSYONER OKULLARI VE KONSOLUSLUKLAR NASIL BÖLÜCÜ FAALİYETLERE HİZMET ETTİ?
Muhabir: O dönemde misyoner okullarının ve konsoloslukların büyük rol oynadığı söyleniyor. Bu yapıların bölücü faaliyetlerde nasıl kullanıldığını anlatabilir misiniz?
İbrahim Aydemir: Evet, misyoner okulları Batı’nın Osmanlı’yı bölmek için kullandığı en önemli araçlardan biriydi. Erzurum, Van, Bitlis, Harput, Trabzon, Amasya, Samsun, Sivas ve Diyarbakır gibi şehirlerde bu okullar kuruldu. İngiltere, İskoçya ve Amerika merkezli misyonerler, Ermeni çocuklarını Osmanlı karşıtı bir eğitime tabi tuttu. İstanbul’daki muhabirler bile bu gerçeği yazıyordu. Bu okullarda yetişen Ermeni gençleri, kendi milletine yabancılaştırıldı ve Osmanlı’ya düşman hale getirildi. Aynı yöntem bugün de PKK tarafından uygulanıyor. Avrupa’daki STK’lar ve medya kuruluşları, PKK’lı gençleri eğiterek devlete düşmanlık aşılıyor.
PKK VE ASALA: TERÖRÜN ZİNCİR HALKALARI
Muhabir: PKK ve ASALA bağlantısı uzun yıllardır gündemde. Sizce bu iki örgüt arasında nasıl bir bağ var?
İbrahim Aydemir: ASALA ve PKK, aynı merkezler tarafından organize edilen projelerdir. 1980’lerde ASALA sahneden çekildi ve hemen ardından PKK devreye sokuldu. Birçok ASALA militanı, doğrudan PKK saflarına katıldı. Batı destekli Ermeni diasporası, PKK’yı lojistik ve finansal olarak desteklemeye devam etti. PKK’nın içinde Ermeni asıllı birçok militanın olduğu da bilinen bir gerçek. Bu durum, Osmanlı’da Hınçak ve Taşnak çeteleriyle yaşanan sürecin bir devamıdır.
PKK’NIN ÇÖKÜŞÜ ASLINDA TÜRKİYE’YE KARŞI OYNANAN BÜTÜN OYUNLARIN YIKILMASIDIR
Muhabir: Son olarak, PKK’nın bitişinin ne anlama geldiğini düşünüyorsunuz?
İbrahim Aydemir: Bugün sahada bitirilen sadece PKK değildir. Yenilen, Türkiye’yi bölmek isteyen küresel güçlerdir. PKK yalnızca bir taşerondu. Onu sahaya sürenler, Türkiye’yi parçalamak için yıllardır plan yapanlardı. Ancak Türk devleti, tarih boyunca olduğu gibi bugün de bu oyunu bozmuştur. Biz tarihimizden aldığımız derslerle, devletimizin ve milletimizin bekası için mücadele etmeye devam edeceğiz. PKK’nın çöküşü, Türkiye’nin bu tür ihanet projelerine artık geçit vermediğinin en açık göstergesidir.
EZAN DİNMEZ BAYRAK İNMEZ VATAN BÖLÜNMEZ
Muhabir: Sayın Aydemir, bu değerli açıklamalarınız için teşekkür ederiz.
İbrahim Aydemir: Ben teşekkür ederim. Türkiye, bu tür bölücü planlara karşı her zaman dimdik ayakta kalacaktır. Biz tarihimize bakarak geleceğimizi şekillendirecek ve bu tür ihanet projelerine asla geçit vermeyeceğiz.