Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularına cevap veren Bekir Bozdağ, ABD yargısının Rıza Zarrab davasında olmayan belgeler üzerinden sanki ellerinde varmış gibi yargılama yaptıklarını söyledi.
Rıza Sarraf davasının Türkiye’ye dönük açık bir kumpas olduğunu ve davanın siyasi bir dava olduğunu, hukuki dayanaktan yoksun olduğunun altını çizen Bekir Bozdağ, “17-25 Aralık sürecinde FETÖ’nün asker-polis-yargı içindeki mensupları eliyle giriştiği ancak başaramadığı hukuk darbe teşebbüsünün ABD’de ABD yargısı eli ile tekrarlanmasından başka bir şey değildir. Bu dosyadaki delillerin hiç birisi hukuki delil değildir. Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir. Kanuna aykırı olan hiçbir şey, hiçbir adalet mekanizmasında delil olarak kullanılamaz. Olmayan belgeler üzerinden ellerinde varmış gibi yargılama yapıyorlar. Türkiye ile İran arasındaki ekonomik ilişkilerin tamamı Türkiye’nin ulusal hukukuna uygun olduğu gibi uluslararası hukuka da uygundur. Türkiye-İran ekonomik ilişkilerinde ulusal ve uluslararası hukuka aykırı herhangi bir işlem yoktur. Olması da düşünülemez. Çünkü Türkiye bir hukuk devletidir. Hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde bütün ticari işlemleri yürümektedir, uluslararası hukukta ticari işlemlerin nasıl işlediği, nereler tarafından denetlendiği de herkesin malumudur. Yapılan iş ve işlemlerde herhangi bir hukuka aykırılığın bulunması söz konusu değildir. Türkiye İran ile ilişkilerine, Rusya ile olan ilişkilerine, başka ülkelerle olan ekonomik ilişkilerine zarar vermeyi de hedefledi çok açıktır. Bizim ekonomik ilişkilerimiz Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve halkımızın hukuki yararlarını korumak için ulusal ve uluslararası hukuka uygun bir şekilde hükümetimiz tarafından yönetilmektedir. Bundan sonra da aynı şekilde yönetilmeye devam edecektir. Bundan kimsenin endişesi olmamalıdır. Bu dava net olarak söylüyoruz, siyasidir, hukuki dayanaktan yoksundur. Türkiye’ye karşı kumpas davasıdır. Davanın sanıkları üzerinde yargılamayı yapanlar baskı uyguluyorlar. Rehin durumdalar adeta. ‘şu ifadeleri kabul ederseniz şu kadar ceza ile kurtulursunuz, hemen tahliye olursunuz.’ Yazıyorlar, ellerine veriyorlar, Türkiye Cumhuriyeti devletini, hükümeti, kurumları suçlayan, Türkiye’nin aleyhinde karar çıkmasına yardımcı olacak iftirada bulunmaya zorluyorlar. Türkiye aleyhinde yapılan bu kumpasta hukuka uygun bir delil yoktur, olması da mümkün değildir. Çünkü böyle bir şeyin aslı yok. Bu davada kullandıkları veriler, sözde deliller nerede, ne zaman, kimden, nasıl elde edildi? Bunların aslı mı var, kopyası mı var? Bunlar Türkiye’de veya ABD’de oluşturulması sürecinde katkınız var mı yok mu? Bunlar oluşturulmuş mu yoksa orijinal mi? ‘FBI ajanı teyit etti’ diyor, neye göre teyit etti, belge var da ona göre mi teyit etti, doğru olan bir veri mi var elinde? FBI ajanının yaptığı teyidin bir kıymeti yok. O zaman FBI ajanı bu tapelerle ilgili veya diğer verilerin doğruluğuna nasıl hükmetti. Kendisi mi dinledi, yoksa dinleyenlerden kendisi mi aldı, yoksa dinleme falan yok, oluşturulmuş şeyleri oluşturanlardan mı aldı? Bunların hepsi ortaya çıkacaktır. Bu Türkiye’ye dönük yeni bir kumpastır. 15 Temmuz’da başarılamayan, siyasi adımlarla, gayri hukuki yollarla başarılamayanlar şimdi ekonomik bir takım suretiyle Türkiye’ye dönük yeni kumpaslarla karşı karşıyayız. Bu dava Türkiye’ye kumpas davasıdır” şeklinde konuştu.
“Türkiye olarak bekliyoruz”
NATO tatbikatında yaşanan skandalla ilgili soru üzerine Bozdağ, “Bu, NATO tarihinin en büyük skandallarından birisidir. Kabul edilemez bir durumdur, açık bir had bilmezliktir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olayın duyulmasını müteakip gerekli onurlu duruşunu ortaya koymuştur, tepkisini dile getirmiştir ve askerlerini tatbikattan geri çekmiştir. Bu saldırı sadece cumhuriyetimizin kurucusu ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve son Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a dönük bir saldırı, saygısızlık değildir. Aynı zamanda 80 milyon Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne yönelik açık bir saygısızlıktır, kabul edilemez bir durumdur. Bu durum nedeniyle NATO Genel Sekreterinin, yetkililerin özür dilemelerini olumlu karşılıyoruz. O olaya adı karışan görevlilerin görevlerine son verilmesini, haklarında idari tahkikat başlatılması, hem Dışişleri Bakanımız hem Genelkurmay Başkanımız hem Cumhurbaşkanımız ile ayrı ayrı görüşüp özür dilemelerini olumlu karşılıyoruz. Ancak bu olayın şahıslarla kaim bir olay olarak değerlendirilmesini doğru görmediğimizi ifade etmek isteriz. Şahısların bir tasarrufu gibi görünse de sadece o şahıslarla izah edilir bir durum gibi görünmemektedir. Bir özensizlik sonucu yapılmış bir iş gibi görülmemelidir. Sadece iki kişi ile alakalı işlem yapılması, görevlerine son verilmesi bu olayın tamamen enine boyuna araştırıldığı ve her yönünün aydınlatıldığı anlamına gelmez. Orada görevli üst amirler, komutanlar kimse onlarla ilgili de işlem yapılmasını ve onların sorumluluklarının olup olmadığının tespit edilmesini ve gereğinin yapılmasını Türkiye olarak bekliyoruz. Bu işin üstünün örtülmemesi gerektiğini net bir şekilde ifade ediyoruz. Bu olay bazılarının Türkiye’ye zarar vermek için NATO dahil uluslararası bazı örgütleri ve platformları kullanmaya çalıştığının da somut ve kötü bir örneği olmuştur. NATO yetkililerinin Türkiye karşıtı olan çevrelerin, Türkiye’ye düşmanlığı olan çevrelerin NATO’yu etkilemesine ve NATO ile ilgili iş ve işlemlere sızmasına ve NATO’nun kendi faaliyetlerini olumsuz bir şekilde gölgelemesine izin verilmemesi gerekir. Türkiye’nin terör örgütü olarak nitelediği örgütlere yakın olan veya içinde olan veya onlara sempatisi olanların, onlarla işbirliği ve dayanışma içinde olanların uluslararası örgütlerin yanında yakınında bulundurulması ya da onlardan istifa edilmesi asla kabul edilemez. Türkiye’nin terör örgütü olarak kabul ettiği örgütlerle iltisak, irtibat ve üyelik içinde olanlar bu tür uluslararası örgütlerde çalışanların üzerinde etki kurarlarsa, onlarla beraber olurlarsa veya bu örgütlerin içine bizzat girerlerse bunun gibi daha pek çok olumsuzluklarla karşı karşıya kalabiliriz. Türkiye NATO’nun saygın bir üyesidir, NATO’ya en büyük katkıyı sunan bir üyesidir. Bundan sonra NATO’nun saygın bir üyesi olarak katkılarını sunmaya devam edecektir. Ama Türk milletine, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, kurucu liderimiz, ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve bugünkü Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a yapılan saldırıyı, hakareti, alçaklığı kabul etmesi mümkün değildir. Biz bu saygısızlıkları yapanlara karşı onurlu duruşumuzu bugün olduğu gibi bundan sonra da muhafaza edeceğiz. Hem Mustafa Kemal Atatürk’ün hem de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın devlet adamlığı ve dünya çapında saygın Türk liderlerinden olmaları hususu çok nettir. Türk halkının bunlara karşı olan sevgisini öyle kendini bilmez, had bilmez zavallıların kendisini tatmin etmek için ya da başka saiklerle yaptığı bu tür manevralarla azaltacağını zannediyorlarsa boşuna heveslenmesinler. Milletimizin kurucu liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a olan sevgisini Türkiye’nin düşmanları belirleyemezler. Türkiye’de siyasi partilerimizin, hep beraber NATO’da yaşanan bu skandal karşısında ortak tavır koymaları ve birlikte Türkiye’nin lehine açıklamada bulunmalarını memnuniyetle karşıladık” diye konuştu.