Başbakan Binali Yıldırım, Habertürk'te Hollanda ve Almanya ile yaşanan gerginlikle ilgili önemli açıklamalar yapıyor. Başbakan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
İÇ SİYASET REKABETİ
“Avrupa’nın belli başlı ülkelerinde seçimler var, bunların da bu sürece olumsuz katkısı olduğunu düşünüyorum. Avrupa’da son yıllarda İslamofobi, ırkçı söylemler ve milliyetçilik akımları aşırı sağ siyaset zemin kazanıyor. Bu da merkez siyaseti tehdit ediyor. Bunun üzerine tabi iç siyaset bir anlamda oluşan rekabet karşısında aşırı söylemleri de beraberinde getiriyor. Bizim orada 5 milyonun üzerinde soydaşımız var. Dolasıyla buradaki her türlü söylem Türkiye ile ilişkilendiriliyor ve yaşanan bu durum ortaya çıkıyor.
AKLISELİMLERİN SESİ ÇIKMIYOR
Bizim duruşumuz çok net, Avrupa’ya diyoruz ki siz gelecek vizyonunuzu gözden geçirin. AB’nin artık bir bürokrasi devleti olduğu, büyümenin gerçekleşmediği, insanların refah endişesinin günden güne arttığını bundan dolayı da içe kapanma yoluna gittiğini görüyoruz. Avrupa’nın aklı selimi vicdanı olan büyük bir kitle var, bunların çok sesi çıkmıyor. Bir de marjinal siyasetin içinde olan ve bundan siyasi rant sağlamaya çalışan partiler var, onlar bizi hedef alıyorlar. Eminim ki Avrupa’nın o sessiz yığınları Türkiye ile ilişkilerin iyileştirilmesinden yana. İlişkileri germenin şüphesiz bize faydası olmaz Avrupa’ya daha çok zararı olur, (Yıldırım, burada önce ‘faydası olur’ dedi ancak daha sonra ‘düzeltiyorum faydası olmaz’ diye düzeltti.)
AMACIMIZ İLİŞKİLERİ TAMAMEN KESMEK DEĞİL
(Krizin sona ermesi için Hollanda’dan ne beklendiği sorusuna karşılık) Dışişleri Bakanımızın uçağının indirilmemesi diplomaside gelinen en uç noktadır, en büyük ayıp, yanlıştır. Aile Bakanımıza da bu muamelenin yapılmış olması, artık işi kontrolden çıkarmıştır, burada bir fiili durum var, bunun karşılığı aynı yöntemlerle verilecektir. Bu konuda özür, artı işin müsebbiplerinin ortaya çıkarılıp hesabının sorulması, köpekli saldırıya uğrayıp coplanan vatandaşlarımızdan mağdur olanların haklarının iade edilmesi, artı bütün diplomatik uçuşları ziyaretleri askıya aldık, bir de büyükelçilerinin gelmesini istemiyoruz dedik, bunlar hemen alınabilecek tedbirler. Bundan sonrası izlenecek ve zamanı zemini şartları oluştuğunda karşılık verilecektir. Ama bizim amacımız ne Hollanda ne Avrupa ile tamamen ilişkileri kesmek değildir. Bunu yapan biz olmayız. Ama tırmandırmaya devam ederlerse Türkiye altında kalmaz, karşılığını verir. Bu bölgenin güvenliği Avrupa’nın güvenliği anlamına gelir, bu işin hesabını kitabını yaparken biz bir düşünürken onların bin düşünmesi gerekir.
“YEMEK YİYELİM” DEDİ
O gece kriz tırmanınca açıklama yapmadan önce görüşmeyi arzu ettik, birkaç kez de görüştük, tamamen yapılan bu işin yanlış olduğu düzeltilmesi gerektiği, bunun ilişkilerimize zarar vereceğini ihtiva eden bir görüşmeydi. Bu noktaya gelmesini istemiyorduk diyerek kendine göre haklı gerekçelerini sıraladı, bu işler bittikten sonra oturup bir yemek de yiyelim dedi, biz de karşılık vermedik. Konuşma tonumuzdan böyle bir teklifte bulunma ihtiyacı duymuş olabilir diye düşünüyorum. Can sıkıntısıyla bazı şeyleri konuştuk, sesimizi yükselttik, karşılıklı olarak. Bizim büyükelçimiz de burada, bir süre gitmeyecek. Maslahatgüzar ve konsolosumuzu da bir ara gözaltına aldılar, sonra yanlış olduğunu söyleyip özür dilediler. Bu konuda uluslararası hukuktan kaynaklanan bütün yolların takibi yapılacak.
TÜRBAN YASAĞININ BEDELİ OLUR
(AB Adalet Divanının türban kararı) Bu çok yanlış bir şey, kabul edilebilir bir tarafı yok. Aşırı sağ söylemlerin etkisinde kalınarak dönemsel olarak böyle kararlar alınabiliyor, bunların dostluğa katkısı olmaz, gerilimi iç huzursuzlukları arttırır, sonra ciddi anlamda bir bedeli de olur. Bölgesel küresel barışa katkı sağlamak, ülkeler arasındaki ilişkileri daha da olumsuz etkiler, bu kararı alanlar doğacak sonuçların nereye varabileceğini de göremeyebilir.
TEHDİT DEĞİL GERÇEĞİN İFADESİ
(Geri kabul anlaşması) Benim bir tehdit falan yaptığım yok, bir gerçeği ifade ediyorum, Türkiye’nin bulunduğu konum üstlendiği rol ve bölgede yaşananları dikkate aldığımızda Avrupa’nın hangi tehditlerle karşı karşıya olduğunu anlaması için yeter. Bunu düşünmelerini istiyorum.
DÜZELTMEK İÇİN TOP ONLARDA
(Krizin nasıl aşılacağı) Bunları onlar düşünecekler, top onlarda, düzeltmek için gayreti Avrupa ülkelerinin yapması lazım. Bu konuda bizden isteyecekleri bir şey yok. Ya seçimlerden önce ya da sonra AB’nin bir tercih yapmak durumunda. Türkiye ile ilişkileri yeni baştan gözden geçirecek.
VENEDİK RAPORU ZIRVA
Tamamen siyasi bir karar, CHP, HDP ve marjinal örgütler ne konuştuysa aynen koymuşlar, tek adam geliyor, denge kontrol sistemi yok, meclis etkisiz hale getiriliyor diye bir sürü zırva. Komisyon aklı sıra referandumun sonucunu etkilemeye çalışıyor, herkes haddini bilsin, ‘hayır’cılarla aynı şarkıyı söylüyor, size ne kardeşim, siz kendi seçiminize bakın. Avrupa’da FETÖ, PKK terör örgütlerinin iletişim ağları çok sıkı çalışıyor, kamuoyunu bizden daha çok etkiliyorlar ama bu millete dayatma sökmez.
TEZGAHA İHTİYACIMIZ YOK
(Krizin referanduma etkisi) Bu krizi biz mi çıkardık, bizim böyle senaryoya, tezgaha ihtiyacımız yok. (Faydası olmadı mı sorusuna karşılık) Hiç etkisi olmayacak demiyorum ama olumlu olumsuz yönden değerlendirilecek, kocaman bir halkoylamasını getirip buraya bağlamak doğru olmaz. Özgül ağırlığı arttı Türkiye’nin, bu da bir takım sorunları beraberinde getiriyor. (Başbakanlığı kaldıracak bu referanduma ilişkin ne hissettiği sorusu) Çok iyi şeyler hissediyorum, çünkü ülkemizin geleceği Binali Yıldırım’ın geleceğinden çok daha önemli, insanlar fani gelir geçer, biz kalıcı bir eser bırakmak istiyoruz. Seçimle gelinen sistemde diktatörlük olmaz. Padişahlık sistemi bitti, babadan oğula geçen sistem 1923’de bitti.
FİLM ÇEKMİYORUZ, ROL YAPMAYA GEREK YOK
(CHP’nin pozitif kampanyası) Burada bir kampanya aklı var, belli ki bir model seçilmiş, ancak ne kadar hayır tarafına faydası olacağını göreceğiz, bana da telkinde bulunuyorlar şöyle otur şöyle konuş diye biz film çekmiyoruz, vatandaşımıza bir şey anlatmaya çalışıyoruz, rol yapmaya gerek yok, neysek o.”