Cumhurbaşkanlığı Uluslararası İlişkiler Başkanı Ayşe Sözen Usluer Zeyintin Dalı Hareaktı ile ilgili Star'dan Fadime Özkan'a önemli açıklamalarda bulundu.
İşte o ropörtaj;
BEBEĞİM 6 AYLIK DEDİM, ‘E BÜYÜTMÜŞSÜN’ DEDİ
- Genç bir kadınsınız, dış politika ise daha hard power, daha erkek bir alandır?
AK Parti genel merkez dış ilişkiler başkanlığındaki tecrübem yön çizici oldu. Cumhurbaşkanımız davetinde dış politikanın aktif devam edeceğini, çok seyahat edeceğimizi söyledi. Ben de 6 aylık bebeğim olduğunu ve her yere gelemeyeceğimi. “E büyütmüşsün” dedi bana. Müthiş bir teşvik aslında, kadının hem anne olmasına hem çalışmasına yönelik. Çok sıra dışı bir bakış açısı Türkiye şartlarında, kadının çalışma alanını genişletmesi, sert siyasi alanı da kapsaması bakımından ama Erdoğan siyasi tarihinde ilk değil. Sonuçta ilk parti kadın kollarını kurup, onları dışarıda çalışmaya teşvik etmiş biri. Çok sayıda kadın başdanışman da var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sık sık “sırada Münbiç var” diyor ama ABD’den söylenen şu “Münbiç’e girme, Münbiç’den çıkmayacağız, YPG’yi desteklemeyi sürdüreceğiz”.
- Türkiye ABD ilişkileri karar anına doğru mu gidiyor?
Türkiye, ABD ilişkileri stratejik ortaklık adı altında tanımlanan ilişkilerdir ve bu çerçevede süregelmiştir. Ancak iki çok önemli stratejik konuda, birisi FETÖ, diğeri YPG ve PYD konusunda biz stratejik müttefikimize derdimizi bir türlü anlatamıyoruz. Bunun Türkiye’nin ne kadar aleyhine olduğunu, Türkiye için bu iki terörist grubun temizlenmesi, yok edilmesi gerektiğini defaatle tekrarlıyoruz.
Ancak ne yazık ki bazen Avrupa’da da karşılaştığımız bir refleksle, eğer o terörist organizasyon kendilerine saldıran bir organizasyon değilse, sanki terörist değilmiş gibi davranıyorlar. Yani bu uzak doğunun bir köşesinde olduğunda ne olacak? Güney Asya’nın bir yerinde olduğunda ne olacak? Bir terörist organizasyonu tanımlamak çok da zor bir şey değil. Doğrudan doğruya sivillere saldıran, saldırılarını devam ettiren, kendisini bir şemaya oturtmuş örgütlerden bahsediyoruz. Çok açık ve net.
KARAR ANINA DOĞRU
Stratejik ortak tanımı ortadan kaldırmak tabii ki istemiyoruz çünkü NATO gibi çok önemli bir yapının içinde müttefikiz, bu konuların dışında pek çok alanda işbirliği alanımız var. Ekonomi, turizm, kültürel konular, öğrenci alışverişi, ABD’de yaşayan Türk toplumu gibi birçok konumuz var. Bir karar noktasına getirelim gibi bir yerde değiliz.
TÜRKİYE KARARLI
- Elde olmayan da bir gidişat var ama?
Münbiç’e girerseniz ABD askerleri ile karşı karşıya kalırsınız gibi bir tehdidi önümüze alıp hareket edecek bir ülke değiliz. Biz sebebimizi söylüyoruz. Siz bize söz verdiniz defalarca, DAEŞ temizlendikten sonra PYD ve YPG‘yi Münbiç’ten çıkartacağız dediniz ama sözünüzü tutmadınız. O zaman biz çıkartırız ve bu toprakları sahiplerine teslim ederiz. Türkiye’nin politikası bu. Türkiye orada kalıcı olma hedefinde değil. Ne Cerablus’ta ne Münbiç’te, ne Afrin’de böyle hedefler koymuş bir ülke değil.
Ama şöyle bir hedef koymuş bir ülke; PYD ve YPG terör örgütünün Türkiye, Suriye sınırında bir şekilde siyasi bir yapılanmaya, bir devlet yapılanmasına gitmesine izin vermeyecek. Bu kadar net. Bunun üzerinden belirliyor operasyonunu da, politikasını da. Bence orada geri adım atacak olan ABD olacak. Çünkü Türkiye’nin kararlılığını Afrin’de görmüş oldular.
- Bu bir beklenti mi, bilgi mi, öngörü mü?
Hafta sonu McMaster, önümüzdeki hafta Tillerson gelecek. Kendi talepleri üzerine Türkiye’ye geliyorlar. Ben bu görüşmelerden böyle bir beklenti içerisindeyim.
TAKTİK Mİ, STRATEJİ Mİ?
- ABD “PYD ile işbirliğimiz taktik gereği” dedi ama bir senaryonun gerçekleşmekte olduğunu da görüyoruz haritada. PKK’yı devletmiş gibi desteklediklerini, Türkiye’yi oyalamak istediklerini de. Türkiye gereğini yaptı ama değerlendirmeyi öğrenmek istiyorum: Taktik gereği deseler de stratejik ortak olarak PKK’yı mı seçti ABD?
Bir vekalet savaşı yürütüyor ABD burada. Bu vekaleti de YPG-PYD’ye vermiş durumda. Gerekçe olarak DAEŞ’i bölgeden temizlemeyi öne sürüyor. Bizim bildiğimiz kadarıyla, bütün devletlerarası görüşmelerde paylaşılan verilerde de DAEŞ ile mücadele bir zafere ulaştı, bölgeden temizlendi diye kendileri ilan ettiler. O zaman neden PYD’ye hala büyük destek vermeye, silahlandırmaya devam ediyorsunuz? 4 bin tırın üzerinde silah gönderdiniz.
Bölgede sadece silahlandırma üzerine politika belirliyorsunuz, Suriye’nin geleceğiyle ilgili bir şey konuşmaya sıra gelince son derece çekinik kalıyorsunuz, sürece katkı verme yönünde herhangi bir parlak fikir üretmiyorsunuz. Veya resmi olmayan rakamlarda bir milyona yaklaşan sayıda kendi insanını öldürmüş Rejimi göndermek üzerinde herhangi bir strateji geliştirmiyorsunuz.
BÜTÜN BİR SURİYE
Mesela Türkiye için birinci mesele gibi PYD-YPG gösterilmeye çalışılıyor. Hayır öyle değil, tabii ki bizim için bir ulusal güvenlik konusu ama biz PKK ile 30 senedir mücadele ediyoruz ülkemiz içerisinde. Suriye konusu bizim için sadece PYD-YPG konusu değil, biz oraya hızlı insani yardım ulaştırılmasını, oradaki insanların demokratik taleplerini, demografik yapının korunmasını, demokratik bir seçim yapılmasını da önemsiyoruz. Bunlar afaki laflar değil, somut. Karşılığı var bütün bunların.
Biz Suriye’yi bütün bir komşu olarak görüyoruz ve o bütünlüğün bozulmaması için çalışıyoruz. E şimdi bir takım batılı ülkelerden sürekli Esad vurgusu duyuyoruz, Esad gitsin. Biz bunu Rusya, Suriye’ye girmeden önce söylüyorduk, neden kimseden ses gelmiyordu. E çünkü şimdi çıkarların başka yönde değişmeye başladığını gördüler, görünce çok korkuyorlar Esad’ın orada kalmasından.
İNCİRLİK VE KÜRECİK
- ABD’nin canımızı yakan terör örgütlerini desteklemesinin, bir sonucu daha oldu Türkiye kamuoyunda. İncirlik ve Kürecik kapatılsın isteniyor?
Tabii öncelikle bu üsler Türkiye’ye aittir. Dolayısı ile tüm kullanım hakları da Türkiye’dedir. ABD’nin oradaki varlığı NATO savunma faaliyetleri çerçevesindedir. Bu üslerin ABD’ye kullandırılması NATO müttefikliği ve Türk-Amerikan stratejik ortaklığı çerçevesinde oluşturulmuş bir savunma işbirliğidir.
Bugün Türk insanı Amerikan bayrağını YPG teröristlerinin kolunda görünce haklı olarak hangi müttefiklik üzerinden onlara üssümüzü açıyoruz sorgulaması yapıyor. Bir kolunda YPG amblemi diğer kolunda Amerikan bayraklı pek çok teröristin resmi düştü internete bugüne kadar. Türkiye’ye mütemadiyen saldırı düzenleyen bu teröristler sizin müttefikiniz ise biz hangi ittifaklar çerçevesinde bu zeminleri size kullandıracağız? Bu konuyu 15 Temmuz’dan sonra da sıkça tartıştık. O zaman olduğu gibi şimdi de kapatılması gündemde olmasa da bu soruların kamuoyunda sorulmasını çok da haksız bulmuyorum.
TÜRKİYE KADIN GİBİDİR, AYNI ANDA ÇOK İŞ YAPAR
- Ege adaları ve Lozan bahsinde Türkiye ne yapacak?
Cumhurbaşkanımızın Yunanistan ziyaretinde Lozan bahsi açıldı. Batı Trakya Türklerinin zamanın şartlarına göre değişen ihtiyaç ve talepleri var. Türkiye’de de Yunanistan’da da Lozan denince sınırlar anlaşılıyor. Oysa Lozan’da mübadele var, mülkiyet, vatandaşlık hakları gibi çözülememiş konular var. Cumhurbaşkanımız güncellenme ihtiyacından bahsediyor. Öte yandan böyle bir zamanda Ege denizindeki kayalıklara çelenk bırakmayı çok provakatif buluyorum. Bu zaten aramızda bitmeyen bir gerilim alanı. Türkiye Zeytindalı operasyonuyla meşgulken dikkatini başka yöne çekmeye çalışıyorlar ama yanılıyorlar. Zeytindalı operasyonu yapıyor olmamız bizi diğer dış politika alanlarında zayıf kılmaz. Türkiye kadın gibidir, aynı anda pek çok işi yapar.
ESED’İN SİYASİ MEŞRUİYETİ BİTMİŞTİR
- Esed ile görüşecek miyiz?
Zeytindalı’na destek veren Batılı siyasetçiler de Esed’siz Suriye vurgusu yapıyor. Hem geç hem ilginç. Bugün Esed rejimini destekleyen iki aktör var Suriye’de. Rusya ve İran. Suriye savaşını Rusya ve İran olmadan çözebilir misiniz? Hayır. Rusya ve İran Esed’i istiyor diye kabullenecek miyiz? Tabii ki hayır! Ama artık masadan kalkmayı gerektirecek bir konu olmaktan çıkmıştır.
- Esed neyin konusudur?
İster Rusya ister İran arkasında olsun, ister Türkiye bir gün Esed’le görüşecek olsun Esed’in siyasi meşruiyeti bitmiştir. Kendi toplumuna katliam yapan, kimyasal kullanan biri Suriye halkının özgür iradesi tecelli ettiğinde zaten o koltukta olmayacak.
- Astana süreci Esed’li geçişten bahsediyordu. Rusya’nın Türkiye’den böyle bir talebi var mı?
Astana sürecinin özünde Esed yoktur. Süreç sahada çatışmasızlık bölgeleri oluşturmak, barışı tesis için başlatıldı. Politik değil askeri bir süreç. Politik sürecin bir parçası olabilecek Esed tartışması Astana’da olmadı. Türkiye’ye böyle bir istek de iletilmedi.
- Rusya’dan ne kadar eminiz?
Rusya ile duygusal zeminde ilişki kurmuyoruz. Çok önemli ekonomik ticari ilişkilerimiz var. Karşılıklı kazancın, aklın, sağduyunun, bilgi ve tecrübenin öne çıktığı bir ilişki Türk-Rus ilişkileri.
- Mihraç Ural’ın Soçi’de boy göstermesinin anlamı nedir?
Anlamı olduğunu sanmam. Rusya bu şahsın kongreye sızdığını söylüyor. “Sızdı” demek “ben de orada olmasına razı değildim” demektir. Sonuçta bunu Rusya söyledi. Türkiye’nin kırmızıçizgisini göz önünde bulundurmak zorunda oluşunun itirafıdır bu. Yoksa arkasında dururdu.
ZEYTİN DALI’NDAN ZEYTİN DAĞI’NA
“Türkiye’nin 360 derecelik dış politika perspektifi var. Zeytin Dalı operasyonu yürütürken Zeytin Dağı’nı da unutmuyor, Kudüs’ün statüsünü bütün dünyada anlatmaya çalışıyorsunuz. Zeytin Dalından Zeytin Dağı’na bir dış politika perspektifine sahipsiniz. Aynı şekilde Balkanlar, Ortadoğu, Afrika. Bu çabanın meyvelerini BM’de taslak verdiğinizde topluyorsunuz. Bu o kadar büyük bir diplomatik perspektif ki. Cumhurbaşkanımızın yılda iki kez Afrika turu yapmasını eleştirenler bu perspektife yetişemeyenler bana sorarsanız.”
FETÖ’YÜ ANLATIYOR, TEHLİKEDESİNİZ DİYORUZ
“FETÖ’nün güçlü lobileri ve kullandığı soft power alanları vardı ama eskisi gibi operasyonel güçleri kalmadı. Ciddi anlamda bu puzzle dağıldı. Ancak şöyle bir tehlike var. Dostlarımıza bunun bir kült örgüt ve devlete sızma hedefli olduğunu anlatıyoruz. Türkiye’de yaşadığımız tecrübeyi aktarıp uyarıyoruz. Bunda çok başarısız değiliz. Bunu anlatmakta dünya çapında en büyük engeli ABD’de yaşıyoruz. Çok direnç gösteriyorlar. Onun dışında Afrika ve Asya’da ciddi sonuç aldık FETÖ okullarının, organizasyonların kapatılmasında.”