Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
326 eğitim öğretim tesisini Ankaralı kardeşlerimizin hizmetine sunuyoruz.
Bu okullarımızın bir kısmı yeni ihtiyaçlara göre sıfırdan inşa edilirken, bir kısmı da ömrünü tamamladığı için yıkılarak yeniden yapılmıştır.
Mesela depreme dayanıksız olduğu tespit edilen toplam 1116 derslikli 88 okulumuzu yıkarak, yerlerine 2593 derslikli yapılmıştır.
Bugünkü hizmeti aldığımız 7541 yeni derslikle Ankara'daki toplam derslik sayımızı 49700'e ulaştırmış buluyoruz.
Yine 18 yıl önce resmi özel dahil okul ve kurum sayımız 50877 iken bugün bu sayı 87640'a çıktı. Ülkemiz genelindeki derslik sayısını da 343 binden 600 bine çıkardık.
2002 yılından bugüne kadar toplam 693000 öğretmenimizin atamasını gerçekleştirdik.
Önümüzdeki aylarda 20.000 öğretmenimizin daha atamasını yapacağız.
Kesintisiz öğretim dayatmasına son vererek 4 + 4 + 4 ile eğitim-öğretimi kademelere bölüp zorunlu eğitimi 12 yıla çıkardık.
Ortaokullarda lise eğitimini destekleyecek şekilde öğrencilerin yetenek gelişim ve tercihlerine göre seçmeli dersler oluşturduk.
Katsayı farklılıkları yıllarca marjinal örgütler tarafından istismar edilen üniversite harçlarını, eğitim-öğretim sistemimizin tüm gücünü ve enerjisini başka şeyler yerine sadece çocuklarımızın gelişimine odaklanmasını temin etmenin gayreti içinde olduk.
Türkiye yasakların yoklukların korkuların kuyrukların ülkesiydi. Eskilerin deyimi ile bu ülke delikli kuruşa muhtaç olduğu kötü günler yaşadı.
Tabi buradaki gençlerin birçoğu o delikli kuruşları tanımıyor, bilmiyor. Biz onlarla büyüdük. Bizim hayatımız 80 90 kişilik sınıflarda, şimdiki gibi böyle 20, 25, 30 kişilik sınıflarda değil, hatta öyle okullarımız vardı ki 120 kişilik sınıflar vardı. Boyası, badanası olmayan, derme çatma okul binalarında hayatımızı geçirdik.
Kara tahtanın önünde tebeşir tozları içinde ders işlemeye çalışırdık. Çok kişi ya ablasının, abisinin kitabıyla ya da komşusundan ödünç alınan ders kitapları ile okulu bitirmiştir.
18 yılda eğitim öğretime yaptığımız devasa yatırımlarla ülkemize ve milletimize yakışmayan o utanç tablolarına son verdik.
Türkiye son 18 yılda eğitim öğretim altyapısını dünyada en hızlı geliştiren, en hızlı yenileyen ülkelerin başında geliyor.
20 yıl öncesinin Türkiye'si nasıl bugünden farklı ise 20 yıl sonrasının Türkiye'si de bugünden farklı olacaktır.
Zamana karşı durmak ve değişime direnmek yel değirmenlerine meydan okumaktan farksızdır. Buraya nereden, hangi şartlardan geldiğimizi elbette unutmayacağız.
Maziden atiye uzanan geniş bir vizyonla hareket etmeliyiz. Koronavirüs salgını ile beraber eğitim öğretimde dijitalleşme hiç olmadığı kadar öne çıktı.
Dünya Sağlık Örgütü açıklama yaptı, 2022'nin başında koronavirüsün inşallah bu salgının sona ereceği müjdesini veriyor.
Beklentimiz bu istikamette diyor. İnşallah dedikleri gibi olur. Biz buna da hazırlığımızı yapmamız lazım ama rehavete kapılmayın. Şu anda dünyada aşılamayı en başarılı şekilde yürüten ülkelerden biriyiz.
Herhangi bir rehavet bize çökerse Allah göstermesin bir aksilik, altından kalkamayız, bedelini de ödeyemeyiz.
Türkiye olarak sağlık gibi eğitim-öğretime yaptığımız yatırımların meyvelerini de bu zorlu süreçte toplama imkanı bulduk.
Salgının sebep olduğu sıkıntılara rağmen eğitim-öğretim faaliyetlerini ülke çapında kesintisiz sürdürebilen birkaç devletten biriyiz.
Salgın döneminde olmak üzere bugüne kadar toplam 2.000.000 tablet bilgisayarı öğrencilerimize ulaştırdık.
Bu dönemde eğitim bilişim ağı yani EBA televizyon ve internet sorunlarıyla da uzaktan eğitimi başarıyla TRT EBA ortaokul ve TRT EBA lise kanallarından eğitimin devamını sağladık.
1 Mart'tan itibaren de ilkokullarda haftada iki gün, özel eğitim okul ve sınıflarında ise haftada 5 gün yüz yüze eğitime geçiyoruz. Yine 1 Mart'tan itibaren 8 ve 12. sınıflarda seyreltilmiş sınıf uygulamasıyla yüz yüze eğitime başlıyoruz.
Vaka sayılarındaki düşüşle orantılı bir şekilde önümüzdeki dönemde yeni adımlar atmaya devam edeceğiz.
Hibya Haber Ajansı