Serhat Ural
serhat.ural@iha.com.tr
İzleyiciler tarafından çok sevilen TRT 1’in günlük dizisi ‘Adını Sen Koy’ oyuncuları Erkan Meriç, Hazal Subaşı, Ali Oğuz Şenol ve başarılı yönetmen Atilla Cengiz ile Pendik’teki dizi setinde bir araya geldik. Sezon finaline hazırlanan ekiple yoğun tempo arasında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. İşte sevilen oyuncuların bilinmeyenleri…
ERKAN MERİÇ: ‘KALE’Yİ BIRAKTIM, OYUNCU OLDUM
Erkan Meriç’in hayatı Best Model of the World yarışmasını kazandıktan sonra nasıl değişti?
Adana doğumluyum ama Mersin’de büyüdüm. Yarışmaya girerken de ben oyuncu olacağım, model olacağım diye girmedim. Sadece şansımı denemek istedim. Ama hepsi birbirine bağlı bunların, yani yarışmaya girdik, birincilik aldık. Bulgaristan’a gittik World’te birinci oldum. 2-3 yıl modellik yaptıktan sonra, oyunculuk eğitimleri aldım. Birkaç dizide kısa sürelerde bulundum. Bir iki tane filmim var. Bir tanesini yine TRT 1’e çekmiştik. Bir tanesini de Yılmaz Atadeniz ile... Yeşilçam’ın eski yönetmenlerindendir kendisi. Tuncel Kurtiz’leri Yılmaz Güney’leri çeken, yönetmenlik yapan çok sevdiğim bir insandır. Bir filmde doktoru canlandırmıştım. Diğeri de Sait Faik Abasıyanık’ın ‘Medar-ı Maişet Motoru’nun çok güzel bir uyarlamasıydı. İkisi de çok eğlenceli ve keyifliydi. Arkasına ‘Bedel’ dizisi oldu, sonrasında burası oldu. Adını Sen Koy, bizi yukarıya taşıdı. Çünkü bizi ziyarete gelenler, ‘sizi ailemizden biri gibi görüyoruz’ diyor.
Kıvanç Tatlıtuğ ve Kenan İmirzalıoğlu’da Best Model of the World yarışması sonrası şöhreti yakaladılar. Sizin bundan sonrası için hedefiniz ne? Onları örnek alıyor musunuz?
İkisi de birbirinden yetenekli oyuncular. İkisiyle de birebir tanışıp sohbet etme fırsatımız olmadı. Tabii ki örnek alıyorum yani büyüklerimiz, bizim geçtiğimiz yollardan geçmişler. Kenan İmirzalıoğlu olsun Kıvanç Tatlıtuğ olsun oturup onların oyunculuklarını izliyorum. Kenan İmirzalıoğlu’na daha farklı bir şeyim var. Geçen Kıvanç Tatlıtuğ’un sahnelerini izledim ve ‘Adam ne güzel oynamış’ dedim. İkisi de işinde ilerleyip kendilerini geliştirdiler. İnşallah onlar gibi bizim de yolumuz açık olur.
En büyük hayaliniz kaleci olmakken bir anda kendinizi setlerde nasıl buldunuz?
Kaleciliği bırakmış olmak en büyük pişmanlığımdır. O kadar çok seviyordum ki, bazı talihsizlikler oldu ve bırakmak mecburiyetinde kaldım.
Yeniden futbola dönme şansınız olsa ne yapardınız?
Çok seviyorum kaleciliği. Dönme şansım olsa dönerim herhâlde. Kaleci olamadık ama oyuncu olduk. Belki ileride bir rolde kaleciyi canlandırırım.
Dizide sert bir karakteri canlandırıyorsunuz. Bu karakter sizinle örtüşüyor mu?
Ömer karakterini benimsemek benim için çok zor oldu. Evet illaki benzer yanları vardır ama bana o kadar ters bir karakter ki, ilk başlarda üç ay kadar çok zorlandım. Bazen hâlâ zorlandığım oluyor, çok sert, çok farklı bir adam Ömer. Hiç Erkan’la alakası yok.
HAZAL SUBAŞI: Hiç kimseyi örnek almadım
Her güne yeni bir bölüm yetiştirmek zor olmuyor mu?
Çok yorucu oluyor tabii ama burada çok güzel bir arkadaşlık ve set ortamı var. Birbirimize çok güzel destek oluyoruz ve üstesinden geliyoruz.
Miss Turkey 2015 yarışmasında aldığınız derece sonrası hayatınızda neler değişti?
Hayatımın çoğu değişti diyebilirim. Öncelerde İzmir’de yaşayan biriydim. Yarışmanın ardından İstanbul’a yerleştim. Yarışmaya kendimi denemek için katıldım ve buralara kadar gelebileceğini düşünmemiştim. Bir anda kendimi setlerde buldum ve bunda tabii ki yarışmada aldığım derecenin katkısı çok fazla oldu.
Oyunculuk, hayaliniz miydi yoksa teklifler mi bu yönde oldu?
Oyunculuk, hayalim değildi. Yarışma sonrası teklifler bu yönde oldu ve şu an buradayım. Burada olduğum için de çok mutluyum.
Kendinize örnek aldığınız bir isim var mı?
Ben aslında Yeşilçam gibi çok eski filmleri izlemeyi pek sevmiyorum. Oturup sürekli izlediğim şeylerden değil ama Türkân Şoray’ı çok beğeniyorum. Ben oyunculuğa yeni başladığım için incelemeye de yeni başladım. O yüzden örnek alacağım biri olamadı.
Canlandırdığınız karakter dizinin fenomenleri tarafından çok sevildi. Bu başarının sırrı nedir?
Bu benden çok ‘Zehra’nın etkisi tabii. Zehra gerçekten çok iyi bir karakter, çok iyi niyetli ve bence insanlar kendi hayatlarından çok şey buluyor Zehra’da. Zor bir hayatı var, çabası var hayata karşı, hasta bir babası var onun için böyle bir şeye giriyor. Yani herkes kendinden bir şey buluyor diye düşünüyorum.
Dizide Ömer karakteriyle sözleşmeli bir evlilik yapıyorsunuz. Gerçek hayatta başınıza böyle bir şey gelse nasıl tepki verirsiniz?
Evet desem bir türlü, hayır desem bir türlü bir soru bu. Sonuçta babası hasta. Gerçekte böyle bir şey olsa insan en büyük fedakârlığı yapmak ister ama bir yandan da ona çok kötü davranan en baştan beri onu yanlış anlayan... Yani bilmiyorum ben genelde mantığımla hareket ederim böyle durumlarda. Başka bir yol bulmaya çalışırdım ama çok kötü bir durumsa, hayati durum devam ediyorsa tabiiki de yapılmak mecburiyetinde diye düşünüyorum mantık olarak.
ATİLLA CENGİZ: Farklı hikâyemiz ve iyi kurgumuz diziye ilgiyi artırdı
Kendinizden bahseder misiniz?
1975 Kars doğumluyum. Tamamen tesadüf eseri sektöre dâhil oldum. Sektörün her aşamasında çalıştım. Işık, kamera, reji, yönetmen yardımcılığı ve sonra yönetmenlik ve uzun yıllardır da yönetmenlik yapıyorum.
Daha önce önemli projelerde yer aldınız. Sizde en çok tat bırakan projeniz hangisiydi?
Bir tane sinema filmin var Kültür Bakanlığından da destek alarak 2011’de senaryosunu da kendim yazdığım ‘Oğul’... O film benim için anlamlıdır.
Peki sinema mı, dizi mi?
Tabii ki sinema. Televizyon dizileri önemli değildir anlamında söylemiyorum. Sadece bir yönetmen açısından sinema filmi daha öznel bir şey. Sizin kontrolünüzde, sizin duygularınız çerçevesinde hareket ediyor. Televizyon ise sizin ekseninizde dönmeyebiliyor. Bir süre sonra siz eksene dâhil olmaya çalışıyorsunuz.
‘Adını Sen Koy’ önemli rakiplerle yarışmasına rağmen reytinglerde çok iyi yerlerde. Bu başarının sırrı nedir?
Hikâye çok güçlü ve farklı. Biz bir dezavantajla başladık bu işe. O da bizim başrol oyuncularımızın ilk projeleriydi. Ama ona rağmen bizim hikâyemiz televizyon dizilerindeki hikâyelerden farklıydı. Genelde yakışıklı iyi çocuk, âşık adam vs. üzerinde anlatılıyor bu. Biz ise prime time’da bile olmayacak enterasan bir karakterle girdik. Kadınlarla arasında bir mesafe olan bir karakteri anlattık. Ama senaristlerimiz bunun çevresini iyi doldurdu.
ALİ OĞUZ ŞENOL: Tiyatro gösterişli televizyon ekranı ise daha organik
Ali Oğuz Şenol kimdir?
Ben Tekirdağlıyım. Evliyim, bir çocuğum var 3 yaşında. Yılmaz İçöz sayesinde Tekirdağ Gençlik Merkezi bünyesinde 12 yaşında tiyatroya başladım. Sinemanın arka bahçesini merak ettim, sinema televizyon okudum ve sonra projeler gelmeye başladı. Kavak Yelleri, Yalancısın Sen, Çanakkale 1915 gibi sinema filmi, Çınarın Gölgesi ve ardından Adını Sen Koy.
Sinema ile tiyatro arasında fark var mı?
Tiyatro çok gösterişli bir sahne ama televizyon ekranı daha minimal, daha organik bir alan. O yüzden bu organikliği daha çok sevmeye başladım. Bu sıralar tiyatroya ara verdim. Bunun sebebi de bu sıralar televizyondan daha fazla tat almam.
Senaryo size ilk geldiğinde ne düşündünüz?
Günlük dizinin karakter yorumu çok farklı oluyor. Çünkü çok ciddi bir hız olduğu için karaktere bazen yetişemiyorsun. Geriye dönüşler çok oluyor. Mesela 160. bölümü çekerken bir anda 140’tan bir bölüm çekebiliyoruz. Ancak karakteri gördüğümde ben Mert Yılmaz olmak istedim açıkçası.
Diziye dâhil olduktan sonra çevrenizden nasıl tepkiler aldınız?
Ben ‘Adını Sen Koy’un bu kadar büyük fan kitlelerinin olduğunu bilmiyordum. İlk başta çok garipsedim çünkü burada setin önünde oluşan kuyruklar, insanların yolda çevirip diziyle ilgili bilgi almaya çalışmaları, bunu merak etmeleri çok güzel.