Canikli, TBMM Genel Kurulunda görüşülen, Milli Savunma Bakanlığı ve Savunma Sanayii Müsteşarlığının 2018 yılı bütçeleri üzerinde hükümet adına söz aldı.
Son yıllarda hem dünya genelinde hem de bölgede risklerde ve güvenlik algısında çok ciddi artışların söz konusu olduğunu belirten Canikli, özellikle Türkiye'ye yönelik tehdit faktörlerinin hissedilir şekilde arttığını söyledi.
Bu artışın kaynağının uluslararası konjonktür ve gelişmelerle bağlantılı olduğunu vurgulayan Canikli, şöyle devam etti:
"Türkiye, irademizin dışında, küresel ölçekte ve artan oranda bir tehditle karşı karşıyadır. Bugün Türkiye dünyanın en kanlı terör örgütüyle doğrudan mücadele etmektedir. Son dönemde Rakka'da yaşananlar, aslında bu cümlenin ne anlama geldiğini, nasıl somuta indirgendiğini göstermektedir. Birbirlerine temelden, tabandan zıt gibi gözüken, birbirlerine düşman gözüken iki terör örgütünün nasıl dayanışma içinde oldukları Rakka'da, tartışmaya mahal bırakmayacak netlikte açığa çıkmıştır. Hedef Türkiye'dir, Türkiye'nin bütünlüğüdür. Geriye kalanların hepsi mizansendir ve roldür. Buna benzer hadiseler önümüzdeki günlerde daha da net bir şekilde ortaya çıkacaktır. Hem bölücü terör örgütünün hem DEAŞ'ın hem de Fetullahçı Terör Örgütü'nün aynı güç tarafından yönetildiğini, finanse edildiğini, silah ve mühimmat desteği sağlandığını bugün biliyoruz."
Canikli, Türkiye'nin söz konusu tehditlere karşı kendi güvenliğini sağlamak durumunda olduğunu, bunun bir görev ve yükümlülük olduğunu dile getirdi.
Yapılan birçok açıklamada 2018 yılı bütçesinin "savaş bütçesi" tanımı ile gündeme geldiğini ancak bunun doğru olmadığını ifade eden Canikli, "Bu tehditlere karşı Türkiye mücadele etmek durumundadır ve ediyor." diye konuştu.
Türkiye'nin güvenliğinin hiç kimsenin insafına bırakılamayacağını, hiçbir ülkenin merhametine terk edilemeyeceğini anlatan Canikli, Türkiye'nin bütünlüğünün çok ciddi tehlikelerle karşı karşıya olduğunu görebildiklerini belirtti.
"Dost bildiklerimize güvenilseydi..."
Bakan Canikli, 15-20 yıl önceki savunma imkanlarıyla bugün karşı karşıya kalınan tehditlerin savuşturulmasının mümkün olmayacağına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Bugün dostlarımız, müttefiklerimiz teröre karşı bu toprakların savunulması için ihtiyacımız olan sistemleri, silahları ve bunların üretiminde kullanılan girdileri örtülü ambargo yoluyla vermemektedirler ve her geçen gün şiddetini artırmaktadır bu olay. Son yıllarda ortaya konulan savunma sanayisindeki performans olmasaydı ve dost bildiklerimize güvenerek hareket edilseydi bugün çok büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalınabilirdi. Bu toprakların özgürlüğünün sürdürülmesi çok zor olabilirdi."
"Milli dediğimiz hadise bu işte"
Nurettin Canikli, Deniz Kuvvetleri Komutanlığında kullanılmak üzere su üstü ve alçak irtifa hava arama radarı talebinin söz konusu olduğunu, bunun da İsveç'te bir firmadan temin edildiğini aktardı.
Toplam 25 radar ihtiyacından her birinin maliyetinin 8 milyon dolar olduğunu aktaran Canikli, tümünün ithal edilmesi durumunda 200 milyon dolar ödenmesi gerektiği bilgisini vererek, "Biz şimdi bunu, ASELSAN üzerinden yüzde 100 milli imkanlarla üreteceğiz. Tanesini 1,2 milyon dolara üretiyoruz. Gerekli anlaşma yapıldı. Toplamını 26,5 milyon dolara üretiyoruz. Tamamen yerli imkanlarla bunu gerçekleştiriyoruz. Milli dediğimiz hadise bu işte." değerlendirmesini yaptı.
Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumunun geliştirdiği Fırtına obüslerinde Alman menşeli MT motorlarının kullanıldığını anlatan Canikli, bu ürünleri ihraç etmek için Azerbaycan ve Suudi Arabistan'la çok yüksek miktarda sözleşmeler imzalandığını dile getirdi.
Buna karşın, Almanya'nın üçüncü ülkelere ihracat izni vermemesi nedeniyle bunun gerçekleştirilemediğini ifade eden Canikli, şöyle konuştu:
"Şimdi bunların motorlarının da yüzde 100 yerli yapılması için çok büyük gayret sarf ediyoruz. İnşallah, en kısa zamanda bunları gerçekleştireceğiz. Hemen hemen kullandığımız sofistike ürünlerin tamamına yakınında buna benzer sıkıntılarla karşı karşıya kalıyoruz ve bunları en son hem Alman Savunma Bakanı ile hem de Amerikan Savunma Bakanıyla yaptığımız görüşmelerde Alman ve Amerikan firmalarının örtülü olarak uyguladıkları ambargo listelerini kendilerine takdim ettim. Açıktan söylemiyorlar ama geciktiriyorlar, göndermiyorlar. Ama bu görüşmelerin üzerinden aşağı yukarı iki buçuk ay geçti, hiçbir gelişme olmadı. Biz gerekli tedbirlerimizi alıyoruz yani hesabımızı kitabımızı bugüne kadar söylendiği gibi taahhütler ve beyanlar esas alınarak gerçekleştirmiyoruz."
"Biz artık beyanlara güvenemiyoruz"
Canikli, ABD'nin, terör örgütü PYD/PKK ile ilişkilerinin konjonktürel, taktiksel ve geçici olduğunu sayısız kere kendilerine belgelere de yansıyacak şekilde ifade ettiklerini anlattı.
Terör örgütü DEAŞ'la mücadele bittikten sonra PYD ile aralarındaki ilişkinin biteceğinin belirtildiğini bildiren Canikli, bölgenin DEAŞ'tan temizlendiğini ancak başka yöntemlerle bu ilişkinin devam ettirileceğini söylemeye başladıklarını kaydetti.
PYD'nin, terör örgütü PKK'nın Suriye uzantısı olduğunu hatırlatan Canikli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunu ispat eden bütün belge, doküman, fotoğraf, hepsini her görüşmemizde dosya oluşturup kendilerine veriyoruz. Öyle bir silahlandırıldı ki 25-30 bin kişilik bir orduyu donatacak şekilde. Son derece modern silah, araç, mühimmatla donatılmış vaziyetteler. Dolayısıyla biz artık beyanlara güvenemiyoruz, araziye bakıyoruz. Ülkelerin, söyleyenlerin ne yaptıklarına bakıyoruz, ne söyledikleriyle ilgilenmiyoruz. Politikalarımızı, tedbirlerimizi de ona göre alıyoruz ve geliştiriyoruz. Onun için PYD teröristlerinin olduğu her yer bizim açımızdan bir tehdittir. Uluslararası hukukun bize verdiği haklar çerçevesinde o tehdidi ortadan kaldırmak için her zaman, her türlü adımı da atarız."
SİHA'ya talep
İsrail'den satın alınan insansız hava araçları (İHA) konusuna da değinen Canikli, özellikle istihbari bilgi sağlayan bu araçları hiçbir zaman etkili kullanamadıklarını bildirdi.
Hava Kuvvetlerinin operasyonlarının kaynağı istihbaratların ise süzgeçten geçirildikten sonra Türkiye'ye aktarıldığına işaret eden Canikli, "Daha sonra biz, çok büyük oranda dağı taşı bombaladığımızı anladık maalesef. Şimdi bizim geliştirdiğimiz İHA ve daha sonra silahlı insansız hava araçları (SİHA), bugün dünyanın en iyilerinden bir tanesi hatta en iyisi diyebiliriz. Özellikle SİHA'ya en iyisi diyebiliriz. Uluslararası ziyaretlerde yaptığımız bir saatlik görüşmelerin 45 dakikasını bu SİHA talepleriyle geçiriyoruz. Tabii gurur duyuyoruz. Aslında birçok alanda çalışma yapılıyor; bunları anlatamıyoruz, konuşamıyoruz, doğal olarak ayrıntılarına giremiyoruz." açıklamasında bulundu.
Aktif Zırh Koruma Sistemi
Türkiye'nin hava savunma sistemi noktasında sıkıntısının bulunduğunu, acil ihtiyacın karşılanması adına S-400 füze sisteminin temin edilmesine karar verildiğini anımsatan Canikli, bu sistemin 2019 yılında tesliminin gerçekleştirileceğini söyledi.
Yine, Fırat Kalkanı Harekatı sırasında bazı tankların antitank füzeleriyle vurulduğunu anlatan Canikli, "Orada karşı karşıya kaldığımız sıkıntıları nasıl giderebiliriz noktasında ciddi bir çalışma yapıldı ve Aktif Zırh Koruma Sistemi geliştirildi. Şu anda sona gelindi. Bu koruma sistemini mart ayından itibaren tanklarımıza monte etmeye başlayacağız. Birkaç ülke sahip bu teknolojiye. Bu, aslında gelecekte bütün alanlarda kullanılacak savunma sisteminin de omurgasını oluşturan bir sistemdir." ifadelerini kullandı.
Bedelli askerlikle ilgili bir soruyu yanıtlayan Canikli, şunları söyledi:
"Şu an itibarıyla gündemimizde bedelli askerlik konusu yok, bunu çok net bir şekilde söylememiz gerekiyor. İçinde bulunduğumuz ortamda zaten böyle bir uygulama doğru da olmaz çünkü çok ciddi bir mücadele yürütülüyor. 10 yıl sonrasıyla ilgili bir şey söyleyemem, beş yıl sonrasıyla ilgili bir şey söyleyemem ama şunu söylüyorum biraz daha açmak açısından; öngörülebilir bir zaman dilimi içerisinde yani şu an itibarıyla, içinde bulunduğumuz an, dönem itibarıyla böyle bir çalışmamız, böyle bir düşüncemiz yok."
15 Temmuz'da emir verilen erlerin durumu
Uzman erbaşlara demirbaş tabanca satın alma hakkının verilmesiyle ilgili düzenlemenin son Kanun Hükmünde Kararnamede (KHK) muhtemelen yasalaşacağını aktaran Canikli, uzman erbaşlara bedelsiz tabanca tahsisi konusunda da çalışmaların sürdüğünü kaydetti.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminde bulunduğu 15 Temmuz gecesi verilen talimat çerçevesinde o görevi yapan ya da yapmak durumunda olan askerlerle ilgili idari tahkikat sürecinin tamamlandığını ve yargıya intikal ettiğini dile getiren Canikli, "Gerçekten, sonuç itibarıyla bir emirle karşı karşıya kaldığında, askerin yapacağı şey belli, ona direnmesi mümkün değil. O gece kendi iradesiyle, hareketleriyle, tavırlarıyla aktif olarak destek vermeyenlerin tamamına yakını zaten bırakıldı, tahliye edildi ama ateş açan, insanları yaralayan ya da öldüren ya da başka şekilde doğrudan darbe teşebbüsüne destek anlamına gelecek fiillerde, hareketlerde bulunanlarla ilgili olarak da doğal olarak, onların bu fiillerinin karşılığı olarak bir müeyyide uygulanması kaçınılmaz." diye konuştu.
AA