Bölücü terör örgütü PKK’nın ve radikal fundamentalist yapıların emperyalizmin bir aparatı olduğunu vurgulayan Aydemir, terörle yol almaya çalışanların eninde sonunda çıkmaz bir sokakta olduğunu ve emperyalist güçlerin kullandığı bu yapıların işlevini yitirdiğinde bir kenara atılacağını söyledi.
“BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜNE YÜZYILLARDIR DESTEK VERENLER YİNE HEZİMETE UĞRAYACAK”
Türkiye’nin son 40 yıldır terörle mücadelede büyük bir kararlılık sergilediğini ifade eden Aydemir, bu sürecin bir emperyalist kurgunun sonucu olduğunu vurguladı. “Son iki yüzyılda kapitalist ve emperyalist anlayış Türkle Kürdün arasını açmak için çok uğraştı. PKK da bu uğraşın en somut aparatlarından biridir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti devleti, birlik ve beraberlik içinde hareket eden milletiyle birlikte bu oyunları bozmuştur, bozmaya devam edecektir.”
Bölücü terör örgütünün başı Abdullah Öcalan’ın bile “Silahları bırakın” çağrısı yaptığını hatırlatan Aydemir, örgütün artık tamamen çöküş sürecine girdiğini belirtti. “Terörle hiç kimse mesafe alamaz. Mutlaka ama mutlaka denizin bittiğini görecekler. Örgütü kullanan emperyalist güçler, PKK’nın artık bir işlevi kalmadığını fark ettiklerinde, bu taşeron yapıyı bir kenara atacaklar. Ancak burada esas mesele, örgütün ağına düşmüş bireylerin ne olacağıdır. İşte bizim bu noktada çok dikkatli hareket etmemiz gerekiyor.”
“KİMLİK KRİZİ YAŞAYANLARI TOPLUMA KAZANDIRMALIYIZ”
Parlamenter Gazeteci ve Yazarlar Birliği Başkanı Aydemir, terör örgütlerinin özellikle kimlik krizi yaşayan, toplumdan soyutlanmış bireyleri bünyesine kattığını belirterek, Eric Hoffer’ın Kesin İnançlılar kitabında ortaya koyduğu analizlerden hareketle şu değerlendirmede bulundu:
“Kesin inançlılar, çoğunlukla kendini dışlanmış, değersiz hisseden, hayata karşı bir aidiyet geliştiremeyen bireylerden oluşur. İşte terör örgütleri, bu kesimi kendi saflarına çekerek onların öfkesini bir düşmana yönlendirir. PKK’nın da fundamentalist terör yapılanmalarının da beslendiği nokta budur. Eğer biz bu bireyleri toplumda tatmin edilmiş, yaptıklarıyla mutlu olan, üretken bireyler haline getirmezsek, birileri onları manipüle edecektir.”
Bu noktada yapılması gerekenleri maddeler halinde sıralayan Aydemir, radikalleşme sürecine giren bireylerin rehabilitasyonu için kapsamlı bir yaklaşım gerektiğini ifade etti:
• Ekonomik ve Sosyal Refahın Artırılması:
“Yoksulluk ve geleceksizlik duygusu, bireyleri radikal ideolojilere sürüklüyor. Özellikle gençler için istihdam imkanlarının artırılması, bireylerin kendilerini başarılı ve değerli hissetmelerini sağlayarak radikalleşmenin önüne geçebilir.”
• Alternatif Kolektif Kimlikler Yaratmak:
“Kesin inançlılar güçlü bir dava arayışındadır. Eğer toplum onlara daha anlamlı ve olumlu bir kolektif kimlik sunabilirse, bu bireylerin terör örgütleri gibi zararlı yapılar yerine üretken topluluklara katılması sağlanabilir. Sivil toplum kuruluşları, gönüllü hareketler ve spor, sanat gibi alanlar bu noktada kritik rol oynayabilir.”
• Eğitim ve Eleştirel Düşünme Becerilerinin Güçlendirilmesi:
“Radikal ideolojilerin yayılmasının önündeki en büyük engellerden biri eleştirel düşünme becerileridir. Eğitimin, bireyleri sadece meslek sahibi yapmaktan öte, onların dünya görüşlerini sorgulamalarını teşvik eden bir yapıya bürünmesi gerekiyor.”
• Duygusal ve Psikolojik Destek Mekanizmaları:
“Radikalleşmeye yatkın bireyler genellikle toplumda yalnız hisseden, dışlanmış, aşağılanmış ya da kendini değersiz gören insanlardır. Onlara yönelik psikolojik destek, sosyal programlar ve rehabilitasyon projeleri geliştirmek, topluma geri kazandırılmaları açısından büyük önem taşıyor.”
• Sosyal Adalet ve Katılım Mekanizmalarının Güçlendirilmesi:
“İnsanlar, seslerinin duyulduğunu ve toplumda bir fark yaratabildiklerini hissettiklerinde, radikal hareketlere yönelme ihtimalleri azalır. Demokratik süreçlere katılımın artırılması, bireylere sosyal hayatta aktif roller verilmesi, bu tür hareketlerin cazibesini kırabilir.”
“TERÖRÜN APARATLARINI ORTADAN KALDIRMAK ZORUNDAYIZ”
Bölücü terör örgütüne ve fundamentalist yapılara karşı topyekûn bir mücadele verilmesi gerektiğini belirten Aydemir, emperyalist güçlerin bu aparatları kullanarak Türkiye’yi zayıflatmaya çalıştığını ifade etti.
“Türkiye’yi karıştırmak isteyenlerin, bölücü örgütleri ve fundamentalist yapıları nasıl devreye soktuğunu görüyoruz. Bunların hepsi belli bir merkezden yönetilen projelerdir. Ama artık oyunlarının bozulduğunu, Türkiye’nin terörle mücadelede önemli bir aşamaya geldiğini kabul etmek zorundalar. Devlet, terör örgütlerinin belini kırdı, sahada bitirdi. Şimdi de toplumun içindeki travmatik alanları onarmak, kimlik arayışındaki bireyleri devlete ve millete kazandırmak zorundayız.”
“HERKESİN SAYGIN BİR BİREY OLDUĞU DÜŞÜNCESİNİ YAYGINLAŞTIRMALIYIZ”
Son olarak, toplumsal huzurun sağlanması için bireylerin birbirine karşı saygı duyması gerektiğini belirten Aydemir, şunları söyledi:
“İnsan olarak herkesin çok saygın olduğunu, herkesin saygıya değer olduğunu topluma anlatmamız lazım. Bunu sadece sözle değil, hal diliyle de göstermeliyiz. Eğitimin en önemli fonksiyonlarından biri de budur. Eğer bunu başarabilirsek, terör aparatlarını kullananların oyunları bozulur ve kimlik bunalımı yaşayan bireyler sağlıklı bir şekilde topluma entegre edilir. Siyaset kurumu da bu görevi en önemli sorumluluklarından biri olarak görmelidir.”
Aydemir, Türkiye’nin terörle mücadelesinin yalnızca askeri alanda değil, sosyal ve kültürel alanlarda da sürdürülmesi gerektiğini belirterek, “Bu mücadele yalnızca silahla değil, aynı zamanda akılla, eğitimle ve bilinçle kazanılacaktır” diye konuştu.