ANKARA / Türk kültüründe Ramazan ayının iftardan sahura kadar her gün süren bir şölen ve şenlik ayı olduğunu belirten Gazi Üniversitesi Türk Halk Bilimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz, eski Ramazan günlerini anlattı. Ramazan’ın Türkiye’nin her kentinde olduğu gibi Ankara’da da büyük bir coşku içinde geçirildiğini vurgulayan Oğuz, “Ramazan ayı boyunca köyünden kasabasına kadar her yerde geleneksel yemeklerden oluşan irili ufaklı iftar sofraları kurulur; eş, dost, konu, komşu ve akraba bir araya gelir ve oruçlar birlikte açılır” dedi.
Aile fertleriyle birlikte çocukların da sahura kalktığını ve öğlen vaktine kadar ‘tekne orucu’ tuttuklarını ifade eden Oğuz, şunları söyledi:
“Ayrıca ilk defa tam gün oruç tutan çocuklara hediyeler verilir. Eskiden Ramazanlarda iftardan sonra ise herkes ailesiyle, Ramazan ayında halkı eğlendirmek için kurulan çadırlardaki eğlencelere giderdi. Osmanlı Dönemi’nde bu eğlencelere gitmek adettendi. Çadırlarda Karagöz-Hacivat, meddah, ortaoyunu, kukla ve ip cambazlarının gösterileri, aşık atışmaları, saz fasılları gibi eğlenceler düzenlenir, çocuklar ise oyunlar oynardı. Daha sonra eğlenceler gazeller, semailer, koşmalar, divanlar ve manilerle devam ederdi.
HEM EĞİTİCİ HEM EĞLENDİRİCİ
Köy meydanlarında da Ramazan eğlenceleri yapılır; büyük salıncaklar kurulur, köy seyirlik oyunları oynanır ve köy halkı bir araya gelerek sohbetler ederdi. Bu arada çocuklar da unutulmaz, ailenin yaşlı fertleri çocuklara masallar anlatır, bilmeceler sorar; onları hem eğitir, hem de eğlendirirdi. Bu geleneklerin hepsi olmasa da bir kısmı bugün hâlâ yaşamakta ya da bu yaşanmışlıkların son tanıkları tarafından aktarılmaktadır. Örneğin, Kızılcahamam ve Çamlıdere’nin köylerinde de Ramazan ayı boyunca belli bir sıra dahilinde bütün köylü yemek vermektedir. Bu geleneğe ‘konak’ adı verilir ve Ramazan ayının birinci günü başlayıp 29. gün sona erer. İftar sofraları, erkekler için köy odasına, kadınlar için ise konak sahibinin evine kurulur. İftardan sonra erkekler köy odasında sohbet eder ve aşık oyunu gibi oyunlar oynayarak eğlenir; kadınlar da konak sahibinin evinde oyunlar oynayıp, türküler söyler. Ramazan’ın son günü arife günüdür ve bu günde genellikle bayram hazırlıkları ve mezarlık ziyaretleri ile geçer.
‘KOKKUDU KOK’ DİYE BAĞIRIRLAR
Mamak ilçesinin Kutludüğün kasabasında ise arife günü, ‘Kokkudu Kok’ adlı bir gelenek yaşatılmaktadır. Eskiden kış aylarında, ‘Öküz Dağı’ olarak isimlendirilen dağa çıkan çobanları, daha güçlü ve dayanıklı kılmak için un, tereyağı ve pekmezden üretilen ‘öküz helvası’ yiyecek olarak çobanlara verilirdi. Helva pişirildiğinde etrafı saran tereyağı kokusunu alan çocuklar ‘koktu koktu, kokuyo’ diyerek bağırırken zamanla bu durum ‘kokkudu kok’ geleneği halini almıştır. Arife günü öğleden sonra ‘koku’ istemek için toplanan bütün çocuklar, helva kokusunu aldıkları evlere giderken ‘kokkudu kok’ diyerek bağırırlar. Evlerden helvaları toplarlar ve daha sonra topladıkları helvaları birleştirerek paylaşırlar.
‘EBEBİŞ VERMEYEN ÇÜRÜK DİŞ’
Ebebiş, Kızılcahamam ilçesinin bir bayramlaşma geleneğidir. Çocuklar kendi aralarında gruplar oluştururlar ve grubun idarecisi olacak bir ebe seçerler. Ebe, grubun ziyaret edeceği evleri belirler. Her çocuğun elinde kendine ait torbası vardır. Ebe önderliğinde bayram namazından önce veya sonra çocuklar mahalleyi kapı kapı dolaşırlar. Büyüklerin ellerini öpüp, karşılığında yemiş, şeker veya harçlık alırlar. Topladıkları bu yemiş, şeker veya paralara ‘ebebiş’ adı verilir. Bayramlaşma için çaldıkları evin önünde bir de ‘Ebebiş ebebiş, vermeyen çürük diş’ tekerlemesini söylerler. Tekerlemeyi duyan ev sahibi, çocuklar için önceden hazırladığı harçlık, yemiş veya şekeri verir. Bütün evler gezildikten sonra toplanan çocuklar, ebebişleri aralarında pay ederler.
YAŞLISI GENCİ BİRLİKTE EĞLENİYOR
Ayaş ilçesinin Yağmurdere köyünde ise, bayramlarda ‘ferfene’ isimli gelenek icra edilmektedir. Bu gelenek kapsamında yaşlı genç herkes köy odasında bir araya gelir ve alınan ya da evde hazırlanan yiyecekler yenilir. Yemekten sonra oyunlar oynanır, türküler söylenir. Polatlı’nın Basri köyünde ise de, bayram namazından önce, köydeki çeşmeden alınan ilk suyun zemzem olduğuna inanılır ve erkekler namazdan gelince ilk olarak o su içilir, sonra bayramlaşılır. Bayramlaşma sonrası köy odasına yemek götürülür. Kim en önce yemek götürürse, en fazla sevabı onun kazanacağına inanılır.”
ZAMANLA UNUTULMASI ENDİŞE YARATIYOR
Ramazan ayı boyunca gerçekleştirilen eğlencelerin, insanları bir araya getirdiğini ve paylaşma, eğlenme, kaynaşma gibi işlevleri üstlendiğini kaydeden Oğuz, şöyle devam etti:
“Kırsal kesimde kısmen yaşayan bu tür önemli geleneklerin kentsel alanda yeterince benimsenmemesi, zamanla unutulacağı endişesini doğurmaktadır. Ramazan eğlenceleri kültürünü yaşatmak ve aktarmak için Ankara Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi’nde Ramazan ayı boyunca köy seyirlik oyunları, meddah, ortaoyunu, İbişli kukla, Karagöz Hacivat gibi eğlenceye yönelik gösterimler sunuluyor, bunun yanı sıra halk âşıkları Tahir ile Zühre gibi Ankara yöresinde iyi bilinen halk hikâyeleri anlatıyor, ayrıca etkinlik takviminde yer alan bazı geceler müze bahçesine açık hava sineması kuruluyor. Etkinliklerde kültürel değerlerin aktarılması için büyükler kadar çocuklara yönelik eğlenceler de düzenleniyor. Çocuklar çember çevirme, seksek, topaç çevirme, aşık atma gibi oyunlar oynuyor; masalcı nineden ise masallar dinliyor, bilmeceler, mâniler öğreniyor. Ücretsiz düzenlenen ‘Otuz Gün Otuz Gece Ramazan Eğlenceleri’mize, ‘nerede o eski Ramazanlar’ diyen herkesi bekliyoruz.”ANKARA /