27 Aralık'ta Dikmen tepesinden Ankara'ya giriş yapan Atatürk'ün binlerce Ankaralı tarafından gönülden karşılandığını anlatan Ortaylı, Kurtuluş Savaşı'nın fiilen bu tarihten sonra başladığını söyledi. Mustafa Kemal'in Ankara'ya gelmeden önce iki kişiye telgraf çektiğini, bu kişilerden birinin Ankara defterdarı, diğer ismin ise Haymana Kaymakamı Cemal Bardakçı olduğunu anlatan Ortaylı, Ankara'nın o dönem fakir, toz, toprak içinde bir Anadolu kasabası olduğunu ifade etti.
DÜZELTİLMESİ GEREKİYOR
"27 Aralık'ta, Ankara'nın payitaht olacağı bellidir" diyen Ortaylı, Mustafa Kemal'in "Geldikleri gibi giderler" sözünün rastgele atılmış bir slogan olmadığını, bu sözlerin açık bir strateji olduğunu belirtti. Ankara'nın korunmadığına ve güzel şehrin her gün yaşlandığına işaret eden Ortaylı, "Eski bit pazarı, Hergele Meydanı, Ulus Ziraat Bankası ve diğer tarihi binaların korunması gerekir. Buraların tanzimi bu şekilde normal değildir. Zincirli camii, eski vilayet binası ve kalenin durumu, tüm bunların düzeltilmesi gerekiyor. Kaleye baktığın zaman göremiyorsun. Bütün bunların düzeltilmesi gerekir" değerlendirmesinde bulundu. Ortaylı, "Bugün Atatürk'ün bize hediye ettiği bir şehir ve hediye ettiği bir üniversite ile karşı karşıyayız" dedi. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi binasının planlarını Atatürk'ün hazırlattığına dikkat çeken Ortaylı, ancak ne Mustafa Kemal Atatürk'ün ne de mimarın binanın tamamlandığı günü gördüğünü sözlerine ekledi.
ANKARA GİBİ BİR YERDE RANT SAVAŞI YAPILMAZ
Altındağ Belediyesi’nin düzenlediği konferansa da katılan Ortaylı burada da özetle şunları kaydetti: “Ankara, İstanbul şivesi dediğimiz Türkçe’nin muhafaza edildiği, geliştirildiği yerdi. Çok okuyucusu vardı, çok faaliyetler yapılıyordu. Bunlar halen gidiyor ama artan nüfusa paralel gitmiyor. Buna rağmen Ankara mesken meselesinde yine en iyidir. Maalesef çevre korunamıyor. Eski Altındağ, Hisar çevresi hariç her yerde bir tahribat var. Ulus’tan başlayarak Menderes dönemi mimarının iyi niyetle getirdiği, heykelin arkasındaki binaların tazminatla (tazminat ödenerek) kaldırılması gerekir. Orada Ankara Kalesi gölgeleniyor, Krippel’in yaptığı heykel gölgeleniyor, eski Meclis meydanı gölgeleniyor ve çirkin bir alan bunlar. Mesela bütün birikimi, Sümerbank’ın arkasını yeni bir binayla mahvettik. Zincirli Camii göremiyorsun. Ankara Hükümet Konağı’nı göremiyorsun. Julien Sütunu’na giden alan kapatılıyor. Bunlar lüzumsuz şeylerdir ve yanlıştır.
ŞEHRİN MANZARASINI KURTARMAK GEREKİYOR
Orası gecekondu binalardı onları yıkarak yaptılar. Ankara gibi bir yerde rant savaşı yapılmaz, zaten bir fayda da getirmez. Burası öyle büyük bir endüstri merkezi değil, öyle büyük bir tarım merkezi değil. Burası mütevazi bir başkent. Burada da Eskişehir gibi şeyler yapılabilir. Buranın kitlesi buna cevap verir. Onun için tarihi, kültürel mirasımızı korumak, kıymet vermek zorundayız. Şu Bankalar Caddesi’ndeki yaptığımız şeyleri temizlemek bile yeter, çok açıktır. Ziraat Bankası’nın arkasına ilave yapmaya ne lüzum var. Zaten orada genel merkez bile kalmadı. Emlak Bankası’nı aynı şekilde genişletmeye ne lüzum var. Bizim Dil Tarih’in arkasındaki binayı yıkmak lazım. Danıştay diye yapılan büyük binayı hiçbir zaman anlamamışımdır, zaten gidip başka yere kurdular. Bunlar lüzumsuz tasarruflardır. Şehrin manzarasını cancanadan kurtarmak gerekiyor.”