16 Nisan 2017 tarihinde yapıları halk oylaması sonucu üzerinde meşruiyet tartışması açmaya ve Yüksek Seçim Kurulu ile Kurul üyelerini itibarsızlaştırmaya yönelik söylemleri değerlendirmek üzere 3 Mayıs 2017 Çarşamba günü saat 11.00’de toplanan Yüksek Seçim Kurulu, toplantı sonrası yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Yetki, görev ve sorumluluğunu anayasadan alan Yüksek Seçim Kurulu; anayasa ve kanun hükümlerine uygun olarak düzenlediği genelge hükümleri ile 16 Nisan 2017 Pazar günü yapılan halk oylamasının düzen içinde ve dürüstlükle yürütülmesi için gereken önlemleri almıştır. Bütün bu önlemlere rağmen halk oylamasının yapıldığı gün itibariyle Kurula intikal ettirilen bilgiler çerçevesinde bazı sandıklarda ‘tercih’ mührü yerine ‘evet’ mührü kullanıldığının öğrenilmesi üzerine 559 sayılı karar, bazı sandıklarda da oy zarfı ve oy pusulalarının sandık kurulları tarafından mühürlenmesi ihmal edilmek suretiyle oy kullandırıldığının öğrenilmesi üzerine de 560 sayılı Karar, anayasanın 79. maddesinin yüklediği görev ve sorumluluk kapsamında alınmıştır. Söz konusu kararların gerekçeleri, ilgili karar metinlerinde ve halk oylamasının iptali istemi üzerine verilen 573. 574 ve 575 sayılı kararlarda detaylı biçimde izah edilmiştir."
“ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULMASI KARARLAŞTIRILMIŞTIR"
“Kuşkusuz tüm yüksek mahkeme kararları gibi, Yüksek Seçim Kurulu kararları da hukuki açıdan tartışılabilir ve eleştirilebilir” ifadelerinin yer aldığı ve hukuki çerçevede yapılan tartışma ve eleştirilerin hukuka katkı sağlayacağı için yararlı olduğunun belirtildiği açıklama şöyle devam etti:
“Ancak; değişik tarihlerde yapılan açıklamalarda, ‘Nohut kadar akıl varsa seçim maddelerini anlar’, ‘sandıklarda oy hırsızlığı olmadı, kimsenin oyu çalınmadı ama geriye dönüp bir baktık ki Yüksek Seçim Kurulu çalınmış’, ‘onlarda vicdan olmadığı için, onlar ahlak yoksunu oldukları’, ‘yasalara aykırı karar verenlere bizim hukukumuzda çete denir’, ‘orada oturan, karar veren on tane yargıç yargıç değil Yüksek Seçim Kurulunun çetesini oluşturmaktadır’, ‘ben kanunları tanımam diyor, bir yerden emir alırım, bir tek adamdan emir alırım, oradan talimat alırım, onun önünde iki büklüm eğilirim, benim cübbemde ilik de var düğme de var diyor’, ‘ahlakı olmayan, vicdanı olmayan bu kadar saygısız bir grubun, YSK’da kümelendiğini düşünemedik’, ‘ağır konuştuğumu biliyorum, bu ağır konuşmayı onların hak ettiğini de biliyorum’, ‘siyasi otoritenin önünde eğilen ve talimatla hareket eden kişiye hakim denmez, onlar olsa olsa toplumun en zavallı kişileridir’, ‘ben çeteyim ve başındaki kişi de ben çete reisiyim diyor’, ’senin çeteliğini göstereceğiz, gerdan kıran adama yargıç mı denir, kanunları ben tanımıyorum diyen insana yargıç mı denir, birer çete mensubunun üyeleri olarak tarihe geçecek onlar’ şeklindeki ve benzeri ifadelerle; eleştiri ve tahammül sınırlarını aşan, içeriği suç teşkil eden, kişileri, kurumlan ve seçim sistemini itibarsızlaştırma amacı güden ve bu suretle vatandaşların adalete ve demokrasiye olan inancım sarsan söylemlerin, hukuka katkı sağlamadığı gibi ülkeye de yarar sağlamayacağı açıktır. Yüksek Seçim Kurulu olarak temennimiz, eleştirilerde sorumlu davranılması, etik ve hukuki sınırlar içinde kalınmasıdır. Yüksek Seçim Kurulu Başkan ve üyelerini hedef gösteren, içeriği itibariyle suç oluşturan açıklamalar nedeniyle ilgililer hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması kararlaştırılmıştır. Anayasanın 79. maddesine göre, Yargıtay ve Danıştay genel kurullarının kendi üyeleri arasından, üye tam sayısının salt çoğunluğu ile gizli oyla seçilen kişilerden oluşan Yüksek Seçim Kurulu, geçmişte olduğu gibi bugün de seçimlerin dürüstlük içinde yapılmasının, oy veren her seçmenin seçme ve seçilme hakkının teminatı olup, anayasada öngörülen bağımsızlık ve tarafsızlık ilkeleri doğrultusunda görev yapmaktadır.”