İlki , Haziran ayında gerçekleştirilen küresel tedarik zinciri webinarında politika yapıcıların ve şirketlerin stratejilerini gözden geçirmeleri gerektiğini vurgulanan webinarın ikincisinde ise, TÜSİD Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Kemal Ebiçlioğlu moderatörlüğünde MİT Öğretim Üyesi David Schimi Levi’nin öngörüleri, analizleri ve sektörün değerlendirilmesi gündeme alındı.
Kaslowski, konuşmasında "TÜSİAD olarak, COVID-19 krizinin dünya ekonomisi ve tedarik zincirlerine etkisini yakından izliyoruz. Bu sürecin Türkiye’nin küresel rekabet ve üretim gücüne yansımasını, riskleri ve fırsatları. inceliyoruz. Mart ayında kurduğumuz görev gücü marifetiyle çeşitli sektörleri takip ediyor, önerilerimizi geliştiriyor ve iş dünyasındaki farkındalığı artırıyoruz. Üyesi olduğumuz Avrupa iş dünyasının temsil kuruluşu BusinessEurope ve OECD'nin iş dünyası sesi olan BIAC'ta Türk iş dünyasının görüşlerini gündeme getiriyoruz. Kamu bu çok paydaşlı ve çok boyutlu konuyu sahipleniyor ve kıymetli çalışmalara liderlik ediyor. Bu koordinasyonun ve iş birliğinin doğru, yerinde ve zamanlı adımların atılmasını ve uygun politikaların benimsenmesini sağlayacağına inanıyoruz. TÜSİAD olarak kamunun çalışmalarına katkı sunuyoruz ve önümüzdeki dönemde de her türlü desteği vermeye hazırız.
Bugün Sayın Bakanımızın aramızda olmasını bu anlamda da çok önemli buluyoruz. Sayın Bakanımızla Ticaret Bakanlığı STK İstişare Toplantılarında sık sık bir araya geliyoruz; görüşlerimizi sunuyor, paydaşlar ile beraber değerlendirme yapma fırsatını buluyoruz." dedi.
2020 yılında mal ticareti hacminde %9,2 düşüş
Kaslowski, yaptıgı açıklamada;
"Dünya Ticaret Örgütü son yayınladığı analizlerde 2020 yılında mal ticareti hacminde %9,2 düşüş olacağını öngörüyor. Yine 2020'de Doğrudan Yabancı Yatırım akışlarının ise %30 düşeceği tahmin ediliyor. Geldiğimiz noktada Covid-19'un ekonomik sonuçları bize şunu gösterdi: Küresel tedarik zincirlerinin faaliyet gösterdiği koşullar hakkındaki belirsizliği azaltmak için “öngörülebilir düzenleme, ticaret ve yatırım ortamı politikası” vazgeçilmezdir. Zira özel sektör, Covid-19 ürün ve hizmetlerine yönelik talep artışlarıyla ve 'yeni normalin' neden olduğu talep modellerindeki değişikliklerle karşı karşıyadır. Özel sektör tedarik zinciri direncini güçlendirme ihtiyacını risk ve verimlilik açılarından yeniden değerlendiriyor. Bunu yaparken koordineli, şeffaf, tutarlı ve işbirliğine dayalı yerel ve uluslararası inisiyatiflere ihtiyaç duyuyor. Güveni yeniden tesis etmenin tek yolu budur.
Bu inisiyatifleri başarıya ulaştıracak unsur ise pandemiye ilişkin açık, erken, güvenilir bilgiye ve veriye erişim sağlanmasıdır. Bu konunun öncelikle bir insan hakkı olmasının yanı sıra işletmelerin salgının seyri sırasında operasyonlarını daha iyi yönetmesi, daha erken hazırlanabilmesi ve daha hızlı adapte olabilmesi için de gereklidir. " dedi.
Salgın sonrası dünyada artık sadece fiyatlar ile değil, ülkelerin hukuk sistemleri ve değerler üzerinden yatırım ve işbirliği tercihlerinin yapılacağı bir dönem başlıyor.
Önümüzdeki dönemde AB-Türkiye Gümrük Birliği’nin Dijital Tek Pazar ve Yeşil Mutabakat boyutlarını içerecek şekilde güncellenmesi gerektiğini Avrupa Birliği yetkilileriyle yaptıkları tüm görüşmelerde özellikle hatırladıklarını söyleyen Kaslowski dinamikleri paylaştı;
• Son dönemde Avrupa Birliği’nin özellikle Vietnam, Japonya, Hindistan, Meksika gibi ülkelerle ticari ilişkilerinin yakından izlenmesi ve STA politikalarımızın içinden geçtiğimiz süreçte tedarik zincirlerinin dönüşümünü dikkate alarak değerlendirilmesi uygun olacaktır.
• AB-Vietnam Serbest Ticaret Anlaşması 1 Ağustos’ta yürürlüğe girdi, AB-Hindistan ticaret müzakerelerinin de hızlanmakta olduğunu görüyoruz. 2000’de imzalanan AB-Meksika anlaşmasının güncellenmesi için de genel prensipler üzerinde mutabakat sağlandı. Tüm bu anlaşmaların Türkiye’yi etkilemesi kaçınılmazdır.
• Avrupa Birliği, yeni nesil ticaret yaklaşımı ile artık ticari politikalarında Paris Anlaşması ve sürdürülebilir kalkınma ilkelerine uyumu bir ön şart olarak gündeme getiriyor. Bu açıdan, AB Yeşil Mutabakat ve birlikte gelen Sınırda Karbon Düzenlemesi gibi alt düzenlemelerin ülkemizin ihracat rekabetçiliği gözetilerek ele alınması ve sektörel yol haritaları çıkarılması gereklidir. Ticaret Bakanlığı bünyesinde gerçekleştirilen bu çalışmaları yakından takip ediyoruz.
• Sınırda karbon düzenlemesinin bir risk olmaktan çıkartılabilmesi için sürdürülebilirlik ve çevre,sosyal ve yönetişimsel yani (ESG) kriterlerine uygun iş yapan şirketlerin bir nevi yeşil pasaport gibi muafiyet edinebilmesinin yolunu açacak politikaların geliştirilmesi gereklidir.
• Başta Avrupa Birliği ülkelerine yönelik genel ihracat ve iş birliklerimiz yanında, yüksek teknoloji ürünlerinin ihracatını da artırabilmek ve dünyadaki rekabete ayak uydurabilmek için, Kişisel Verilerin Korunması Kanunumuzu Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR) ile uyumlu hale getirmemiz de çok önemlidir.
Hibya Haber Ajansı