“Ankademi: Şehir ve üniversite” buluşmalarında Ankara, Hacettepe, Gazi, ODTÜ, Bilkent, Ankara Yıldırım Beyazıt üniversitelerinin ardından bu hafta Atılım Üniversitesi’ne konuk olduk. Hürriyet Ankara Haber Koordinatörü Deniz Gürel ve Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin, gazetemiz ekibiyle birlikte Atılım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ, üniversite üst yönetimi ve bilim insanlarıyla kent-üniversite ilişkisini konuştu. Yerel yönetimlerle üniversite işbirliği konusuna değinen Rektör Yıldırım Üçtuğ, “Kesinlikle hiçbir siyasi kaygı gözetmeden üniversite olarak nereden yapıcı bir şey gelirse, elimizdeki imkanlar doğrultusunda çalışma yapabiliriz” dedi. Rektör Üçtuğ, üniversitenin çalışma ve hedefleri ile kent-üniversite ilişkisine dair şunları söyledi:
Atılım Üniversitesi bu sene 20. yılını kutluyor. Şu anda 5 fakültesi var 6.’sı yolda geliyor. Mühendislik, Hukuk, İşletme, Fen Edebiyat, Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık fakülteleri var. Sağlık Bilimleri Fakültemiz Yüksek Öğretim Kurulu’ndan (YÖK) geçti. Umarım yakın tarihte Bakanlar Kurulu’ndan da geçer 6. fakülte olarak hizmete girer. Bir de Sivil Havacılık Yüksekokulu’muz var. 4 yıllık eğitim veren, sivil havacılığa pilot dâhil personel yetiştiren bir okul. Atılım Üniversitesi kurulduğundan beri gerçek anlamda bir üniversite olmak için belirlenmiş bir yükseköğretim kurumu. Sadece eğitim değil araştırmayı da ön plana çıkartan bir kurum. Bu hedef de aslında bu son yıl içerisinde meyvelerini vermeye başladı. Son yılda birçok sıralamada Atılım Üniversitesi dünyadaki ilk 500 üniversite arasında yer almaya başladı. Türkiye’de vakıf üniversiteleri arasında 6 ve 7. bazen 4., 8. hatta son gelişme sıralamasında Türkiye’deki tüm üniversiteler arasında 4. sırada yer aldı. Büyük bir başarı.
ARKAMIZDA BİR HOLDİNG YOK
Belli imkânları olan bir vakıf üniversitesiyiz. Öyle çok büyük bir holdingin ve devletin desteği yok. Bu başarı bence Atılım Üniversitesi için çok önemli ve değerli bir başarı. Atılım Üniversitesi konum itibarıyla Ankara’nın biraz uzağında. Şehir merkezinde değiliz. Ankara’da şehir merkezinde daha çok devlet üniversiteleri yer alıyor. Vakıf üniversiteleri ister istemez biraz daha dışarıya kaymış durumdalar. O nedenle üniversite açısından Ankara’yla bir miktar organik olarak bütünleşmek çok kolay değil. İnsanların gelmesi gitmesi o kadar kolay olmayan bir konumdayız. Ankara’nın bir özelliği var. Ankara gerçekten de bazen memur kenti denir ama aynı zamanda üniversite ve öğrenci kenti. Bütün üniversitelerin Ankara’nın dokusuyla bir ilişkileri oluyor ve katkı sağlıyorlar. Katkı çift yönlü oluyor. Buradaki hocalarımızın neredeyse tamamı sırf üniversite eğitimini burada yaşamış insanlar. Ben yükseköğretimde 8 sene İstanbul’da yaşama fırsatı buldum. İki kent bu açılardan öbürlerinden çok farklılık gösteriyor. Ankara hakikaten bir üniversite şehri.
ANKARA’DAKİLER KENDİ DENGİNDEN DAHA İYİ
Bunun böyle olması üniversitelerin de niteliğinin daha fazla olmasını sağlıyor. Kendi denkleri ile karşılaştırırsanız Ankara’daki her üniversite İstanbul’daki kendi denginden daha iyi. Genelleme yanlış değil. Hepsi kendi denginden daha iyi İstanbul’a göre. Şehrin üniversiteye pozitif bir katkısı var. Ankara’da böyle bir olgu var. Bu da üniversiteleri Ankara’da daha başarılı kılıyor. Atılım’ın Ankara’yla en büyük ilişkisi öğrencilerimizin yüzde 70’i Ankara’dan geliyor. Ankara’ya hitap eden bir üniversite olduğumuzu gösteren bir durum. İyi mi kötü mü olduğu tartışılabilir. Daha ulusal boyuta yayılmamız bizim açımızdan daha iyi olabilir ama bugün itibarıyla gerçekten Ankara’ya hitap eden bir üniversite konumundayız.
ÜNİVERSİTE DIŞ YAŞAMLA BÜTÜNLEŞMELİ
Bulunduğumuz konum itibarıyla şehirle organik bağımız daha kısıtlı ancak öğrencilerimiz şehirdeler. Türkiye’de son yıllarda giderek artan bir uluslararası öğrenci olgusu söz konusu. Atılım da burada kendi payına düşeni yapıyor. Üniversiteye ve kente uluslararası öğrenciler geliyor. Üniversite coğrafi konumuyla kendi içinde olsa bile, kendi fanusu içinde yaşamaması gereken bir kurum. Tümüyle kendi fanusu içinde yaşamaması gereken bir kurum. Kendi fanusunun üniversiteyi bazı şeylerden koruduğu kanaatindeyim. Her şeyiyle açılmasının doğru olduğunu düşünmüyorum. Saygınlığı, özerkliği veya başka şeyler mi dersiniz bir takım etkilerden az etkilenmemi dersiniz. Kendi fanusu içinde kalmalı ama bunu abartıp etrafınıza tamamen kimsenin aşamayacağı yüksek duvarlar çektiğiniz zaman da olmuyor. 3. nesil üniversite denen kavramın içerisinde artık bu yok. Üniversite dış yaşamla da bir şekilde belli oranlarla eskiye göre daha fazla bütünleşmek durumunda.