Bir toplumun çöküşü binaların değil, değerlerin yıkılmasıyla başlar. Bugün dünya, dengesini yitirmiş bir uygarlık manzarası sunuyor. Hız büyümüş, ahlak küçülmüş. İşte tam bu noktada İbrahim Aydemir’in çağrısı yankılanıyor: “Ahlaki denge yeniden kurulmadıkça hiçbir sistem huzur üretemez.”
Siyaset sadece yönetim değildir. O, insan ruhunun terazisini kurma sanatıdır. Devletin kudreti halkın ahlakında, halkın huzuru devletin töresindedir.
Türk töresi bu coğrafyanın vicdan atlasıdır. Yalanın lanetlendiği, doğruluğun yüceltildiği bir medeniyet çizgisi. Aydemir’in sözleri o atlası yeniden açıyor.
Bugün teknoloji büyüyor, veri hükümran oluyor. Ama insan, kendi emeğinin anlamını yitiriyor. Aydemir bu çağda etik, güven ve kaliteyi yeni sermaye olarak tanımlıyor. Çünkü para artık ölçü değil; değer, itibar, doğruluk yeni gücün kaynağı.
MURAD radar sistemi örneğinde söylediği gibi: “Medeniyet çeliğe ruh katarsa büyür.” Bu, savunma teknolojisinden çok daha fazlası. Yerli aklın özgüvenidir.
Dijital ekonomi de aynı dengeden geçiyor. Yabancı devlerin kuralsız büyümesi, yerli üretimin emeğini gölgeliyor. “Oyunu aynı sahada, aynı kaidelerle oynayalım” çağrısı bu yüzden önemlidir.
Sosyal devleti iktisadın değil, inancın projesi olarak görmesi, Aydemir’in siyaset anlayışını özetliyor. Çünkü yoksulluğu azaltmak yetmez; insan onurunu yüceltmek gerekir. Sosyal konut, bu onurun somutlaşmış halidir.
Kadın konusundaki yaklaşımı da tarih bilincine yaslanıyor. Mama Hatun’un kudreti, Türk kadınının devlet aklındaki yerini gösterir.
Bugünün kadınları o mirasın devamıdır. Onlar irfanın dirayet yüzüdür.
Sonuçta Aydemir’in “denge” kavramı sadece politik bir önerme değil, medeniyetin tamir reçetesidir.
Denge kurulduğunda adalet doğar; adaletle birlikte huzur gelir.
Ahlaki teraziyi yeniden kurmak, sadece Türkiye’nin değil, insanlığın en büyük sorumluluğudur.