Tarih boyunca büyük devletlerin yükseliş ve çöküş süreçlerini jeopolitik teoriler ışığında değerlendiren Aydemir, proaktif ve milli menfaatlere dayalı bir dış politika ile Türkiye’nin, Osmanlı hinterlandında ve Türk dünyasında yeniden güçlü bir konuma ulaşacağını ifade etti.
Mackinder’in Jeopolitik Mihver Teorisi’ne atıfta bulunan Aydemir, Avrasya’nın merkezinde yer alan Türkistan coğrafyası, Kafkaslar, Orta Doğu ve Balkanlar’ın Türkiye için stratejik öneme sahip olduğunu ve bu bölgelerle geliştirilecek güçlü ilişkilerin Türkiye’yi küresel dengeleri belirleyen bir aktör hâline getireceğini belirtti. Özellikle Türk Devletleri Teşkilatı’nın genişlemesi ve Macaristan’ın da bu süreçte aktif rol almasıyla, dünya barışına katkı sağlayacak yeni bir sistemin inşa edilebileceğini ifade etti.
TÜRKİYE, JEOPOLİTİK MİHVERİN TAM ORTASINDA
İbrahim Aydemir, dünya siyasetinde kara ve deniz güçleri arasındaki mücadelenin belirleyici olduğunu hatırlatarak, Türkiye’nin jeopolitik konumunu en iyi şekilde değerlendirmesi gerektiğini belirtti. Özellikle Avrasya’nın iç kesimlerinde yer alan Türkistan, Kafkasya ve Orta Doğu gibi bölgelerin tarih boyunca imparatorlukların kaderini tayin ettiğini söyleyen Aydemir, Türkiye’nin bu coğrafyalarda tarihî mirasına uygun şekilde hareket etmesi gerektiğini vurguladı.
Aydemir, Türkistan’ın, yani Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Azerbaycan’ın, dünya siyaseti açısından kritik bir mihver bölgesi olduğunu ve bu bölgenin kontrolünün büyük güçler için stratejik bir hedef haline geldiğini ifade etti. Bu bağlamda Türk Devletleri Teşkilatı’nın güçlendirilmesi, Avrasya’da Türkiye merkezli yeni bir denge kuracaktır.
TÜRK DEVLETLERİ BİRLİKTELİĞİ VE MACARİSTAN’IN STRATEJİK ÖNEMİ
İbrahim Aydemir, Türk Devletleri Teşkilatı’nın sadece ekonomik ve kültürel bağları güçlendirmekle kalmayacağını, aynı zamanda küresel barışa da katkı sağlayacağını söyledi. Türk Devletleri’nin ortak projeler geliştirmesi, enerji hatları ve ticaret yollarını birlikte inşa etmesi ve savunma sanayinde iş birliği yapmasının, hem bölgesel huzuru hem de küresel istikrarı artıracağını belirtti.
Özellikle Macaristan’ın Türk Devletleri Teşkilatı’na olan ilgisine dikkat çeken Aydemir, tarihî ve kültürel bağların ötesinde Avrupa ile Türk dünyası arasındaki köprü rolünün Macaristan tarafından güçlendirildiğini ifade etti. Orta Asya’dan Avrupa’ya uzanan enerji yolları, ticaret koridorları ve savunma iş birlikleri, Türkiye’nin de içinde olduğu büyük bir ekonomik ve siyasi ekosistemin doğmasını sağlayacaktır.
Bu bağlamda, Aydemir şunları kaydetti:
“Türk Devletleri’nin birlikteliği, yalnızca bizim için değil, dünya barışı için de büyük bir adımdır. Bugün Türkiye, Azerbaycan’la, Kazakistan’la, Özbekistan’la, Türkmenistan’la ve Kırgızistan’la aynı masada oturup ortak projeler geliştirirken, Macaristan’ın da bu sürece dahil olması Avrupa ile Asya arasında yeni bir köprünün inşa edilmesi anlamına gelmektedir.”
OSMANLI HİNTERLANDI VE YENİDEN YÜKSELEN TÜRKİYE
İbrahim Aydemir, Osmanlı hinterlandının Türkiye için tarihî bir sorumluluk olduğunu belirterek, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki ülkelerle daha güçlü bağların kurulmasının Türkiye’yi tarihî gücüne kavuşturacağını söyledi.
Balkanlar’da Arnavutluk, Bosna-Hersek ve Kosova ile kurulan ilişkilerin artırılması gerektiğini ifade eden Aydemir, Kafkasya’da Azerbaycan ile derinleşen stratejik iş birliğinin Türkiye’nin bölgesel nüfuzunu artırdığını belirtti. Karabağ zaferi sonrası Azerbaycan ve Türk dünyası ile ortak projelerin hayata geçirilmesi, bu coğrafyanın kalkınmasına ve küresel güç merkezlerinden biri olmasına katkı sağlayacaktır.
Orta Doğu’da ise Türkiye’nin bölgesel liderlik vizyonunu sürdürebilmesi için Suudi Arabistan, Katar ve BAE gibi ülkelerle iş birliklerini güçlendirmesi gerektiğini söyleyen Aydemir, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının Türkiye’nin bölgesel etkisini artıracağına dikkat çekti.
TÜRKİYE, KÜRESEL SİYASETTE BELİRLEYİCİ BİR OYUNCU OLACAKTIR
Aydemir, Türkiye’nin küresel siyaset sahnesinde “oyunu kuran aktör” haline gelmesi için savunma sanayii, enerji bağımsızlığı ve lojistik hatların geliştirilmesi gibi alanlara daha fazla yatırım yapması gerektiğini belirtti. Savunma sanayiinde Bayraktar, Anka ve Kızılelma gibi projelerin sadece Türkiye için değil, Türk dünyası ve müttefik ülkeler için de stratejik bir kazanım olduğunu ifade eden Aydemir, bu teknolojilerin Türk devletleri ile ortak geliştirilmesi gerektiğini söyledi.
Türkiye’nin Orta Koridor Projesi ile Çin’in Kuşak ve Yol Projesi’ne alternatif oluşturabileceğini belirten Aydemir, Asya ile Avrupa arasında yeni bir ticaret yolu oluşturulmasıyla Türkiye’nin ekonomik olarak da küresel bir güç merkezi haline geleceğini ifade etti.
“Türkiye, dünya siyasetinde yeniden güçlü bir pozisyona yükselme şansını elinde bulundurmaktadır. Tarih boyunca Osmanlı ve Selçuklu’nun kurduğu büyük sistemler, bugün Türk Devletleri Teşkilatı ve Osmanlı hinterlandındaki ülkelerle yürütülen iş birlikleri sayesinde yeniden hayat bulmaktadır. Türkiye, yalnızca kendi geleceği için değil, tüm bölgenin istikrarı ve refahı için de öncü bir rol üstlenecektir.”
Aydemir, proaktif dış politikanın, Türkiye’yi tarihî ihtişamına kavuşturacak ve küresel siyasetin belirleyici güçlerinden biri hâline getirecek en önemli araç olduğunu belirtti. Türk dünyası ile entegrasyon, Osmanlı hinterlandında güçlenen ilişkiler ve savunma sanayiinde atılacak adımlar ile Türkiye, tarihî haşmetine yeniden kavuşacaktır.