Zor günlerin üst üste geldiğini söyleyen Böke, “Dün bir sinsi gece yarısı kararnamesiyle Türkiye’nin pek çok değerli akademisyeni kıyıma uğradı. Ben bugün sadece bu konuyla ilgili konuşacağım. Bir ülkenin üniversitesi eğer yok ediliyorsa bir ülkenin en değerli bilim insanları üzerinden silindir gibi geçiliyorsa o ülkenin geçmişi de geleceği de yok edilmeye çalışılıyor demektir. Dün itibariyle Mektebi Mülkiye Cumhuriyetin kadrolarını yetiştirmiş olan bir soylu kurum, bir gelenek yok edildi. Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi, bu fakültenin tiyatro bölümü artık fiilen yok. Özgür basının temsilcilerini yetiştiriyor olan İletişim Fakültesi dağıtıldı. Bunların yanında nice fakülte onlarca bilim insanı Türkiye akademisinden bir kararnameyle kopartıldı. Sözün özü dün itibariyle Türkiye’de üniversite yok edildi. Dersini alabilmek için sıraya girmeleri gereken hocaları cahil cesaretiyle öğrencilerinden kopardılar. Üniversitesini korumayan, hocalarını, bilim insanlarını otoriter iktidarın önüne atan, o karanlıkla işbirliği yapan rektörler de bu iktidarla beraber o karanlık tarihe yazıldılar ve bilsinler ki o karanlık tarihe de hep beraber gömülecekler. Onlar da asla unutulmayacaklar” diye konuştu.
"Onların sesi özgürce çıkana kadar biz onların sesi olmayı kendimize görev biliyoruz”
Bunun ilk kez yaşanmadığını kaydeden Böke, “Her darbe önce üniversiteyi susturur. Çünkü darbeciler en çok bilimden korkar, en çok bilgiden, en çok aydınlıktan, en çok özgürlükten korkar. Bugün üniversiteden atmaya kalktığınız bilim insanları da mutlaka ayakta kalacak. Dünya onlara hak ettikleri saygıyı duymaya mutlaka devam edecek. Bugünün darbecileri de aynı 12 Eylül darbecileri gibi utanç içerisinde silinip gidecekler. Kimse onları anmayacak. Hocalarımız bilim insanlarımızda bu baskı döneminde düşüncelerinden, özgürlüğü savunma heyecanlarından yazdıklarından, ilkelerinden dolayı ödüyor oldukları bu bedeli onur sayıyorlar. Onların öğrencilerine ve Türkiye kamuoyuna mesajları var. Onların kısılmaya çalışılan sesi olacağım. Onların cümlelerini sizinle paylaşacağım. Onların sesi özgürce çıkana kadar biz onların sesi olmayı kendimize görev biliyoruz” ifadelerini kullandı.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası Bölüm Başkanı Prof. Dr. İlhan Uzgel, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Prof. Dr. Ahmet Özdemir Aktan, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü Prof.Dr. Beliz Güçbilmez, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Doç. Dr. Murat Sevinç, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Yard. Doç. Dr. Murat Aytaç, Marmara Üniversitesi Tarih Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Yüksel Taşkın’ın isimlerini sayan Böke, “Çok değerli bilim yoldaşlarım gönlüm istedi ki hepinize tek tek ulaşayım. Ancak şunu bilmenizi isterim biz de boyun eğmeyeceğiz. Biz sizin sesiniz olmaya devam edeceğiz. Siz sesinizi özgürce çıkartabildiğiniz bir Türkiye’ye erişene kadar” açıklamasında bulundu.
“Bu zihniyetin bir derdi var. Bu zihniyet aydınlığa, özgürlüğe karşı"
Almanya’da Hitler döneminde baskıdan kaçan bilim insanlarının genç Cumhuriyetin demokratik şemsiyesinin altına ve Ankara Üniversitesine, İstanbul Üniversitesine sığındığını aktaran Böke, şunları kaydetti:
“Şimdi aynı bilim kıyımını, aynı ayrımcılığı, aynı vicdansızlığı, aynı akılsız ve kin dolu yaklaşımı Türkiye’de akademik kıyımda yaşıyoruz biz. Karanlıkta gece yarılarında, sinsice köşede bekleyen, korktuğu için bunu doğrudan yapamayan bir sinsilikle Türkiye KHK’larla bir kıyım dayatılıyor. Bir zamanlar ülkelerinden kaçmak zorunda kalanlara ev sahipliği yapan bir ülke şimdi kendi bilim insanlarını bu ülkede yok etmeye çalışıyor. Hatta o dönemin daha da korkuncu yaşatılıyor, dayatılıyor. İstifa etmiş olan akademisyenler istifa ettikleri görevlerinden ihraç ediyorlar. Neden ihraç ediliyorlar çünkü bir hınç duyuluyor, çünkü aydınlığa özgürlüğe karşı bir mücadele veriliyor. Çünkü onlar hak ettikleri emeklilikten, yurtdışına çıkabilme özgürlüğünden, pasaportlarından mahrum bırakılmak isteniyor. Bu zihniyetin bir derdi var. Bu zihniyet aydınlığa, özgürlüğe karşı. Yaşamasınlar, yok olsunlar istiyor.”
“Hocalar mutlaka geri dönecek"
“Siz Türkiye’yi karanlığa hapsetmeye ne kadar inat ettiyseniz biz de Türkiye’yi hak ettiği aydınlığa hep beraber çıkartmaya o kadar kararlıyız” diyen Böke, “Size ve sizin kokmuş karanlığınıza asla teslim olmayacağız. Bilime, bilim insanlarına, bu ülkenin geleceğine biz kalabalıklar mutlaka sahip çıkacağız. Yeni özgürlük aydınlık bir geleceği bütün hayatını karartmaya kalktığınız bu değerli insanlarla ve onların yetiştirmiş olduğu milyonlarla beraber biz mutlaka kuracağız. Hocalar mutlaka geri dönecek. Bu topraklarda yine aydınlık günlerde bilim ve o bilimin yarattığı özgürlük mutlaka kazanacak. Bende şimdi değerli yol arkadaşlarımla beraber buradan çıkıp Mülkiye'ye gideceğim ve o tarihe sıkı sıkı sarılacağım” şeklinde konuştu.
Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Böke, bir gazetecinin Başbakan ve Bakanların açıklamaları ile bu son KHK'nın bir bağlantısının olup olmadığıyla ilgili soruya, “Sadece bir kişinin ismini söyleyeyim. Yargıyı da size bırakayım. İbrahim Kabaoğlu, Profesör dünyaca tanınıyor, anayasa hukuku çalışıyor. Bu süreç içerisinde getirilmiş olan Anayasa Değişikliği Teklifi'nin Türkiye'ye nasıl zararlar vereceğini, Türkiye'nin hayrı için ‘hayır’ denmesi gerektiğini bilimsel verilerle ve bilgisiyle hepimizle paylaşıyordu. Bir kez daha anlatacak hikayesi olmayanlar, korkutarak kendileri ortamı terörize ederek, demokratik hakkını kullanarak fikrini söyleyenlere ne söylediğinden bağımsız olarak bir terörist lakabı takarak, bu ülkede demokrasiyi yok etmek istiyorlar. Anlatacak hikayeleri yok. Oysa biliyoruz ki Profesör Kabaoğlu’nun, Profesör Sevinç’in, sayamadığım yüzlerce akademisyenin yazacağı aydınlık bir Türkiye hikayesi var ve bu biz o hikaye yazılana kadar bu mücadeleyi onlarla vermeye devam edeceğiz” yanıtını verdi.