Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe'de Güvenlik Zirvesi ardından açıklamalarda bulunuyor. Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
"Başlattığı askeri hareketi kabul edilemez bulduğumuzu ve red ettiğimizi belirtmek isterim. Uluslararası hukuka aykırı gördüğümüz bu adım bölgenin barış ve istikrarına vurulmuş ağır bir darbedir.
Her ikisini de dost ülkeler olarak gördüğümüz yakın siyasi ekonomik sosyal ilişkiler içinde bulunduğumuzu Rusya ve Ukrayna'nın bu şekilde karşı karşıya gelmiş olmasından dolayı samimi olarak üzüntü duyuyoruz.
Türkiye'nin Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü korumak için verdiği mücadeleyi desteklediğini biraz önce görüştüm Sayım Zelensky tekrar ifade ettim. Kendi vatandaşlarımız ile bölgedeki Tatar kardeşlerimiz başta olmak Ukrayna'da yaşayan herkesin can güvenliğinin sağlanması konusunda üzerimize düşenleri yapacağız.
Derin tarihi bağlarımız ve dostluk ilişkilerimiz olan Rusya ile Ukrayna arasındaki sorunların Minsk mutabakatları çerçevesinde diyalog yoluyla çözülmesi çağrımızı tekrarlıyoruz.
Avrupa'nın 17 farklı ülkesinden külliyemize teşrif eden siz kıymetli kardeşlerimle bir araya gelmekten hasret gidermekten hasbihal etmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum.
Sizlerin şahsında Uluslararası Demokratlar Birliği bünyesinde yurtdışındaki vatandaşlarımızın birliğinin beraberliğinin uhuvvetinin güçlenmesi için çalışan tüm kardeşlerimize şükranlarımızı sunuyorum. Uluslararası Demokratlar Birliği'nin vatandaşlarımızın ve bulundukları ülkelerin vatandaşlığına geçmiş insanlarımızın örgütlü sivil toplum yapıları içinde siyasi sosyal kültürel ekonomik etkinliklerini artırmaları yönünde gösterdiği çabaları takdirle takip ediyorum.
Bir yandan kendi köklerini kendi tarihlerini kendi medeniyet değerlerine sıkı sıkıya sarılan vatandaşlarımızın bunun yanında yaşadıkları toplumla birlikte ortak bir gelecek inşa etmek iradesiyle hareket etmelerini önemli görüyorum.
Türkiye tarihin derinliklerinde ki diğer sayfaları bir kenara bırakarak söylüyorum. Osmanlı'nın ilk aslından itibaren bir Avrupa ülkesidir. Geçen asrın başına kadar bugün üzerinde çok sayıda Avrupa ülkesinin yer aldığı topraklar bizim vatanımızın bir parçasıydı.
Bugün de tarihi ve sosyal bağlarımızı ötesinde Trakya bölgemizle Avrupa kıtasının ayrılmaz bir kısmını oluşturuyoruz. Dolayısıyla çeşitli Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşlarımızın bulundukları yerlerin siyasi sosyal ekonomik faaliyetlerine etkin şekilde katılmaları ve söz sahibi olmaları kadar tabii bir durum yoktur.
Balkanlar'dan Orta ve Doğu Avrupa'ya kadar her yerde tüm kazıma yok etme silme çabalarına rağmen hala izlerimizi takip ederek kıtanın her köşesinde özellikle bunları görmek mümkündür. Böylesine köklü bir tarihi ve sosyolojik gerçeğin olduğu yerde hiçbir Türk vatandaşı kendini dışlanmış ötekileştirilmiş aşağılanmış hissedemez.
Sizlerden vatandaşlarımızı Avrupa'nın her yerinde başları dimdik bir şekilde hayatın tüm alanlarında var olma kendini gösterme hakkı olan konumu elde ettiği özgüvenini şevkini moralini aşılamanızı istiyorum.
Anavatan Anadolu'yla gönül bağımızı ve irtibatınızı sürdürürken yeni vatanımız Avrupa'yı tüm ülkeleri ile tüm şehirleri ile kucaklamalı benimsemeli geleceğimizin ayrılmaz bir parçası haline getirmeliyiz. Maziden atiye kurduğumuz köprünün bundan sonraki ayağı Avrupa'da yaşadığımız yerler olmalıdır olacaktır.
Uluslararası Demokrat Birliği olarak çatınızı ne kadar genişletirseniz faaliyet ve etki alanınızı ne kadar arttırırsanız vatandaşlarımıza bu mesajları ulaştırma onları örgütleme geleceğe hazırlama misyonunu da o derece başarılı yerine getirebilirsiniz.
Hiçbir vatandaşımızı marjinal örgütlerin ülke ve millet düşmanı yapıların insafına terk edemeyiz. Onların pençesine düşmüş olanları da görmezden gelemeyiz. PKK ve FETÖ gibi yapıların köken ve mezhep ayrımcılığı üzerinden insanlarımızı bölmeye çalışanların oyunlarını hep birlikte bozacak tuzaklarını beraberce başlarına geçireceğiz.
Dikkat ederseniz ülkesine milletine tarihine kültürüne değerlerine bağlı insanlarımızın boş bıraktığı her alan bu kesimler tarafından doldurulmaktadır. Avrupa'daki seçimlerde yerel ve ulusal parlamentolara gelen şahıslara baktığımızda isimleri Türk ve Müslüman kökenli olsa da maalesef çoğunun milletimizle gönül bağı kopmuş kişilerden oluştuğunu görüyoruz.
Aynı şekilde sivil toplum faaliyetlerinden medyaya kadar her alanda benzer dengesizliklere rastlamak mümkündür. Halbuki biz bu profilin Avrupa'daki vatandaşlarımızın kahir ekseriyetinin duruşunu yansıtmadığını gayet iyi biliyoruz. Öyleyse eksiği kendimizde arayacağız. Onların arkasında kim olursa olsun unutmayınız. Sizin arkanızda 85 milyon ferdi ile Türk milleti var sizin arkanızda koskoca bir tarih ve medeniyet mirası var sizin arkanızda hak ve hakikat davasına gönül vermiş yüzlerce milyonluk dost ve kardeş halklar var.
Bu gücü gerektiği gibi harekete geçirdiğimizde önümüzde iş bir örgüt hiçbir şer yapı hiçbir gizli açık engel duramaz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak diğer ülkelerin egemenlik haklarına saygılı bir şekilde daima vatandaşlarımızın ve ülkemiz kökenli insanların yanlarında yer aldık almayı sürdüreceğiz.
Artık Türkiye'de unutmayın eski Türkiye değildir.
Türkiye'nin vatandaşlarına sahip çıkması konusunda en somut örneklerden biri sağlık hizmetleridir. Eskiden ülkemizde rahatsızlanan vatandaşlarımızın Avrupa'da sahip oldukları sağlık sigortası vasıtasıyla aldıkları hizmetleri gıptayla takip ederdik. Şimdi ise biz dünyanın dört bir yanında sağlık desteğine ihtiyaç duyan vatandaşlarımızın imdadına koşuyoruz.
Geçtiğimiz 12 yılda 4 ayrı kıtadaki 82 ayrı ülkeden 1113 hasta vatandaşımızı ambulans uçaklarla alarak ülkemize getirip tedavilerini burada yaptırmalarını sağladık.
Son dönemlere baktığımızda 2020 yılında 231 vatandaşımızı 2021 yılında 169 vatandaşımızı bu yılın ilk 1,5 ayında da 27 vatandaşımızı tedavi için ülkemize naklettiğimiz görüyoruz.
Sadece bununla kalmadık. Her alanda benzeri hizmetlerin vatandaşlarımıza sunulmasını sağladık. Dış temsilciliklerimizde vatandaşlarımıza 73 farklı türde konsolosluk hizmeti veriyoruz.
Bilişim altyapısı öylesine verimli işiyor. Pek çok ülke benzer bir sistemi kurmak için bizden yardım talep etti. Salgın dönemi 142 farklı ülkeden 100 bini aşkın vatandaşımızın ülkemize dönmesini sağlayarak herhangi bir mağduriyet yaşanmasının önüne geçtik.
Türkçe'nin yanı sıra 9 farklı dilde hizmet veren çağrı merkezimiz vasıtasıyla günün 24 saati vatandaşlarımıza hizmet sunuyoruz.
Tarihi bir adım atarak yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza bulundukları ülkelerde oy kullanma imkanı tanıdık. Konsolosluklarımızda vatandaşlık işlemleri pasaport evlenme boşanma miras vesayet vekalet ikamet sürücü belgesi adres beyanı adli sicil belgesi harç ödemesi dövizli askerlik mavi kart gibi işlemlerin kolayca yapılabileceği bir altyapı kuurduk.
Vatandaşlarımıza bulundukları ülkelerde yaşadıkları sıkıntıların çözümünü temin ederken yükselen İslam ve Türk düşmanlarına karşı da gereken adımları atıyoruz.
Maalesef Avrupa tarihi ve güncel olarak, her başı sıkıştığında ırkçılık hastalığına yükselişine engel olamayan bir coğrafyadır.
2018 yılında Avrupa'da doğrudan vatandaşlarımızı ve derneklerimizi hedef alan184 saldırdı. 2019 yılında 253 saldırı. 2020 yılında 189 saldırı. 2020 yılında yine 350 saldırı kayıtlara geçmiştir.
Saldırıların neredeyse yarısı camilerimizi yöneliktir. Hatta mezarlıklara hedef alan saldırılar bile görülmüştür.
Tabii bunun yanında özellikle bireylere yönelik kayıtlara geçmeyen bilinçli olarak geçirilmeyen çok sayıda taciz ve saldırı da meydana gelmiştir.
Bir süredir vatandaşlarımızın can ve mal güvenliklerini ile onurlarını hedef alan nefret suçlarını raporlaştırarak Avrupa'nın ve dünyanın gündemine getirmeye başladık.
Müslümanları terörle eşleştirerek bunun üzerinden kapsamlı bir İslam düşmanlığı kampanyası yürüten sinsi bir proje ile karşı karşıyayız.
Bu alçak projeyi başarısızlığa uğratmak için öncelikle Avrupa'nın siyaset hukuk ve kamuoyu oluşturma mekanizmalarını etkin şekilde kullanmak şarttır. Ülkesine ve milletine bağlı vatandaşlarımızın kamuoyu oluşturma ve onun üzerinden diğer mekanizmaları yönlendirme konusunda terör örgütlerinin uzantılarının gerisinde kaldığını üzüntüyle görüyoruz.
Hak arama kültürü dünyanın her yerinde olduğu gibi Avrupa'da da temel araçtır. Kendi meselelerimize öncelikle kendimiz sahip çıkmalı bunları siyasi ve hukuki dile dönüştürerek medya sivil toplum kuruluşları bireysel ilişkiler vasıtasıyla herkese bıkmadan usanmadan anlatmalıyız.
Aynı şekilde sadece Müslüman kimliği sebebiyle benzer saldırılara ve tacizlere maruz kalan kardeşlerimizle de dayanışma içinde olmalıyız. Ancak bu tür şeylere takılıp kalarak hiçbir alanda kendimizi geriye çekmemeli tam tersine daha çok mücadele ederek daha çok başarı ortaya koyarak ırkçılık dalgasının üstünden çıkmalıyız.
Avrupa'nın kimi ülkelerinde uygulanmaya çalışılan sosyal mühendislik projelerini başarısızlığa uğratmakta kararlıyız. Özellikle daha evvel Bektaşi ve Alevi toplumlar üzerinde oynanan oyunun şimdi Avrupa İslam'i gibi girişimlerle tüm Müslümanlara teşmil edilmek istendiğini görüyoruz.
Dernekler ve camiler üzerinde giderek yoğunlaşan baskıları siyaset ve hukuk kanalları üzerinden etkisiz hale getirmenin çaresine bakmalıyız. Aramızdaki birliği beraberliği güçlendirdiğimizde Avrupa'da hiçbir devletin hiçbir siyasi partinin hiçbir kamu kurumunun görmezden gelemeyeceği sese kulak vermek hassasiyetine saygı duymak özellikle üzerinde güç bulunmayan biliniz ki bir topluluk haline biz geleceğiz."
Hibya Haber Ajansı