Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Pakistan ziyareti öncesinde Atatürk Havalimanı’nda düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin sorulara yanıt verdi.
"Atılan başlık seviyesizliktir, terbiyesizliktir"
“Karargah rahatsız” manşetini de değerlendiren Erdoğan, “Bu gazetede ön sayfada atılan başlık tabii içeride atılan başlık, çok çok daha çirkindi. ‘7 soruya 7 cevap’, öbür tarafta ‘Karargah rahatsız’ gibi ifadeler bizleri rahatsız ettiği gibi Türk Silahlı Kuvvetlerini hayda hayda rahatsız etmiştir. Bizim rahatsız olduğumuz bir konudan silahlı kuvvetlerimizin rahatsız olmaması mümkün değildi. Biz aynı vücudun azaları gibiyiz. Silahlı kuvvetler rahatız olmuşsa biz rahatsız oluruz. Bu işin başı devlettir, hükümettir. Silahlı kuvvetler devletin bir uzvudur. Burada yapılan atılan başlık bir terbiyesizliktir, seviyesizliktir. Böyle bir başlığı atmaya bu gazetenin ne yönetimi, ne patronaj kadrosu muktedir, değildir, olamaz. Bu işini hukuki süreci neyse şu anda bazı adımlar atılmış vaziyette. Bizler bunun takipçisi olacağız. Devleti kendi içinde birbirine düşürmeye kimsenin hak ve yetkisi yoktur. Bunların bu eski alışkanlıkları. Herkes yerini ve konumunu bilecek. Yerini ve konumunu bilerek adım atacaklar. Siz kalkıp da ‘7 soruya 7 cevap’ derken bir defa silahlı kuvvetlerimizi zan altında bırakıyorsunuz. Öbür tarafta kalkıp işi daha da ileri götürüp ‘Cumhurbaşkanı nereye giderse, Genelkurmay yanında’ gibi ifadelerle ayrıca terbiyesizlik yapıyorsunuz. Bir Genelkurmay Başkanının Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile uluslararası bir toplantıya gitmesinden daha doğal ne olabilir. Bunlar dünyayı tanımıyorlar. Dünyanın tüm liderleri ülkemize geldikleri zaman yanlarında Genelkurmay Başkanlarını da, güvenlikle ilgili yetkililerini de alır gelirler. Sorduğun zaman ‘yok amiral gemisiymiş’, ‘yok şuymuş’ gibi hava atarlar. Kusura bakmasınlar artık böyle bir şey yok. Bizi kendi içimizde kim birbirimize düşürmeye çalışıyorsa bunun bedelini ağır ödeyecektir. Bizler şu anda bir ekonomik zirve toplantısına gidiyoruz. Bu zirve birçok konuyu görüşeceğimiz bir zirvedir. Bunun içinde savunma vardır, ticaret alanları vardır. Bunları biz görüşürken bu işin sorumlusu olan kişilerin bizim yanımızda olmasından daha doğal ne olabilir. Bu ne densiz bir yaklaşımdır. Böyle bir şey olabilir mi? Kusura bakmasınlar. Bunu da tabii sayın Genelkurmay Başkanımızla görüştük. Biraz sonra kendileri de bu konu ile ilgili biraz daha detaylı açıklamayı kendi sitelerinde yapacaklar. Bunu da oradan almak mümkün olacaktır. Bunlar yani bizleri ciddi manada üzmektedir. Her zamankinden daha fazla birliğe beraberliğine kardeşliğe ihtiyacımızın olduğu dönemde bu tür yaklaşımları kusura bakmasınlar affedilir bulmuyorum” şeklinde konuştu.
'Münbiç ve Rakka’ya yönelik atılacak adımlar var'
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile dün Beylerbeyi Sarayında yaptığı görüşmeye ilişkin bir soruyu yanıtlayan Erdoğan, “Genelkurmay Başkanımızla dün Beylerbeyi Sarayındaki görüşmemiz birinci derecede malum El Bab operasyonunun tamamlanması sürecine yönelik yapılan bazı çalışmalar var. Türkiye Amerika Rusya arasındaki bu görüşmelerde nerelere geldik, bundan sonra onlarla yapılacak, görüşmelerde ne durumdayız onların bir değerlendirmesini yapma fırsatı bulduk. Malum El Bab operasyonu tamamlandı. Ama bu oradaki sürecin bitmesi anlamına gelmiyor. Bizim buradaki hedefimiz Cerablus, Dabık, El Bab ve ondan sonra da koalisyon güçleri ile mutabık kalmamız halinde Münbiç ve Rakka’ya yönelik atılacak adımlar var. Bunları birliktelik içinde yürütmek önemli bir hedefimiz. Bunları uzaktan seyretmek gibi bir durum içerisinde olamayız. Daha önce bunları çok uzaktan seyrettik. Seyrettik ama bunların bize beli bedelleri oldu. ‘Artık hem masada, hem arazide olacağız’ dedik. Bunları dost ve müttefik ülkelerimize de söyledik” ifadelerini kullandı.
"Amerikalı dostlarımızla ne yazık ki anlaşamadık"
“Fırat Kalkanı” operasyonunda gelinen son nokta ve Suriye’de bundan atılacak adımlarla ilgili bir soruya da yanıt veren Erdoğan şunları söyledi:
“Başından beri bu süreci Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile beraber yürüttük. Ta başından beri hatırlayın benim hep kullandığım bir ifade var. Burada 3 başlık uygulamada olmalı. Eğit donat, terörden arındırılmış güvenli bölge, uçuşa yasak bölge. Bunu Amerikalı dostlarımızla ne yazık ki anlaşamadık çünkü onar eğit-donat fikrine bir yere kadar olumlu bakarken, uçuşa yasak bölge olayına sıcak bakmadılar, hatta terörden arındırılmış güvenli bölge olayına ‘gayet güzel’ demiş olmalarına rağmen bu konuda adım atmadılar. Biz burada yalnız kaldık. Gaziantep’teki malum olaya kadar. Gaziantep’te 56 vatandaşımız şehit edilince ‘artık durmak yok’ dedik. ÖSO ile birlikte buraya girildi ve biz de kendilerine destek verdik. Bu desteğin birçok boyutu var. Amerika yine burada ÖSO’ya başta olumlu yaklaşmasına rağmen daha sonra Suriye demokratik güçleri diye bir yapı ortaya koydu. Biz buna karşı çıktık çünkü bu yapı içinde PYD, YPG gibi terör örgütü mensupları da var. Biz kesinlikle PYD ve YPG’den kimse ile beraber olmamız mümkün değil. Bunlarla birlikte böyle bir mücadele içine girmeyiz. Çünkü biz bir terör örgütün diğer terör örgütünün karşısı gibi görmemiz mümkün değil. Terör örgütlerinin biri iyi biri kötü diye bir şey olmaz. Mücadelemizi bu kararlılıkla ÖSO ile yürüttük. Cerablus’ta başarı, Rai’de başarı, El Bab’a geldik başarı. ÖSO’nun çok şehitleri oldu. Bizim de şehitlerimiz var. Ama DEAŞ’a yükü bri bedel ödetti kahramanlarımız. 3 bini geçti oradaki sayı. Şimdiki safha daha önce belirlediğimiz Münbiç’tir. Münbiç Araplara ait olan bir yerdir. ‘Fırat’ın doğusuna kesinlikle PYD ve YPG’nin geçmesi gerekir’ dedik. Onlar ‘geçti geçiyor’ sürekli bunu söylediler ama halen geçmiş değil. Oraya Münbiç’in yerel halkının gelmesi lazım. Bezim buradaki mücadelemiz DEAŞ iledir. Eğer hakikaten müttefiklerimiz DEAŞ mücadelesinde samimi iseler biz diyoruz ki birlikte hareket ederiz. Gelin DEAŞ’ı Rakka’dan da temizleyelim. Türkiye olarak bizim burada kalma derdimiz yok. Buranın sahipleri kimse onlar gelsin. Buralar bize tehdit oluşturuyor. Biz tehdit oluşturacak bölge istemiyoruz”
"Tüm mağdur hanım kardeşlerimiz, tüm kurumlarda yerlerini alacaktır"
Cumhurbaşkanı Türk Silahlı Kuvvetleri’nde başörtüsü yasağının kalmasına ilişkin bir soruya ise şöyle yanıt verdi:
“Bu konu tabii yeni bir konu değil. Bu konuda arkadaşlarımız değerlendirmelerini yaptıktan sonra konu ile ilgili olarak adım atıldı. Hayırlısı ile başlamış vaziyette. Temennimiz odur ki hazırlanan bu noktadaki mevzuata göre hanım kardeşlerimiz de kendilerinin inanç hürriyetinden, bu noktadaki emek noktasında iş temini noktasındaki özgürlüklerinden her yerde ifade edebilmesidir. Bu silahlı kuvvetlerimizde de, emniyet teşkilatımızda da, yargıda da, eğitimde de her yerde bu ön açılmış vaziyette. Bundan sonraki süreçte de tüm bu mağdur hanım kardeşlerimiz bundan istifade etmek suretiyle tüm kurumlarla yerlerini alacaktır. Dünyada bakıyorsunuz he yerde var. Amerika’da da var. Oradaki Müslümanlar inancının gereği neyse yapabiliyorlar. Oralarda bu oluyor da halkının yüzde 99’u Müslüman olan ülkemizde niye olmasın. Temennim odur ki hiçbir aşırılığa fırsat vermeden bunların çerçeve içerisinde devamı. İnanıyorum ki bütün gerilimleri bunlara alacak, bu kurumlarımız inşallah rahat şekilde yoluna devam edecektir”