Tek başına iktidar olamayan Merkel’in, Schulz ile koalisyon kurması zor gözüküyor' ifadelerini kullandı.
İşte Egemen Bağış'ın yazısı;
Almanya’da genel seçimler yapıldı ve dünya kamuoyunda sonuçlar sürpriz olarak değerlendirildi. Oysa siyasetçiler ve siyaseti takip edenler için genel itibariyle şaşırtıcı olmadı. Avrupa’nın birçok ülkesinde yükselen ırkçı ve popülist söylemler tabii ki sağın ve solun merkez partilerine yaramayacaktı. Öyle de oldu. Merkel'in partisi Hristiyan Demokrat Birlik ile Hristiyan Sosyal Birlik (CDU/CSU) oyların yüzde 32,9'unu aldı. Bir önceki seçime göre yüzde 8.6'lık oy kaybı var. Kendisini Avrupa Parlamentosu Başkanlığı yaptığı yıllardan beridir tanıdığım ama seçimler boyunca Türkiye karşıtı söylemlerde bulunan Martin Schulz’un Şansölye adayı olduğu bugünkü büyük koalisyonun küçük ortağı Sosyal Demokrat Parti (SDP) ise %5,2’lik bir kayıpla %20,5 oy oranında kaldı. Yabancı basında seçim sonuçlarını incelerken ilginç bir istatistik gördüm. SDP, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana en kötü seçim sonucunu almış. Bizi şaşırtmayan sonuçlardan birisi de Almanya için Alternatif Partisi (AfD), başkanı Alexander Gauland önderliğinde girdiği seçimlerde oyların %12,6’sını alarak parlamentoya ilk defa girme başarısını gösterdi.
Bu sonuçları nasıl okumalıyız? Genel gidişata bakınca görüldüğü üzere aşırı sağın güçlendiği, sağ ve sol merkez partilerin oy kaybına uğradığı bir seçime şahit olduk. Almanya seçim sürecine doğru girerken sürekli vurguladığımız üzere bir akıl tutulmasına girerek hem iktidar partileri hem muhalefet partileri söylemlerini Türkiye karşıtı politikalarla dizayn ettiler.
Bizdeki Anayasa Referandumu sürecine bile müdahil olacak kadar pervasızlaştılar. Martin Schulz gibi Avrupa’nın en büyük karar mekanizmalarından birinin yani Avrupa Parlamentosu'nun başkanlığını yapmış ve Avrupa’nın demokrasi değerlerini özümsediğini sandığımız tecrübeli bir siyasetçi bile popülist söylemlere esir oldu. Alman makamlarına göre 2,8 milyon kimilerine göre ise 4 milyon civarında Türk kökenli nüfusun barındığı en az bir milyonunun ise seçmen olduğu bir ülkede bu insanların ana vatanlarına karşı hamaset dolu politikalarla oylarını artıracağını zanneden siyasetçiler aşırı sağa hizmet ederek ırkçıların parlamentodaki temsilini çok daha kuvvetli hâle getirmiş oldular.
Almanların büyük yazarı Goethe’nin çok hoşuma giden bir sözü var: “İnsanIara oIdukIarı gibi muameIe edersek, onIarı daha kötü kıIarız. Eğer onIarı oImaIarı gerektiği gibi eIe aIırsak, oIabiIecekIeri kadar iyi yaparız.” İşte aşırı sağ söyleme esir olan/olabilecek kitlelere daha da cesaret vererek siyaset yaptılar. Basiretli bir siyaset izlemediler. Yolda bulduklarını, beraber yola çıktıklarına tercih etmeye kalkınca, hem Türk kökenli seçmenlerin oylarının büyük kısmını kaybettiler, hem de oynadıkları aşırı sağ oyları alamadılar. Devletler arası ilişkilere iç siyaseti maalesef kendileri alet ettiler.
Bu dakikadan sonra Almanya’yı zorlu bir hükûmet kurma süreci bekliyor. Tek başına iktidar olamayan Merkel’in, Schulz ile koalisyon kurması zor gözüküyor. Zira Schulz iki dönem süren koalisyon ortaklıklarının SDP’ye oy kaybettirdiğini ve artık hükûmette yer almayacaklarını beyan etti. Merkel’in önünde diğer irili ufaklı partiler koalisyon için seçenek olarak duruyor. Aynı siyasi gelenekten gelen Hristiyan Demokrat Birlik ve Hristiyan Sosyal Birlik ilk çalacağı kapılar olabilir. Tabii daha fazla vekile ihtiyacı olacağı için Hür Demokratlar (FDP) ve Türkiye’yi her fırsatta eleştirerek Türk kökenli olduğunu unutturacağını sanan Cem Özdemir’in partisi Yeşiller ile koalisyon görüşmeleri yapacaktır. Avrupa kamuoyunda bir baskı oluşacağı ihtimalleri aklının bir köşesinde olacağı için Merkel aşırı sağcı AfD ile koalisyon görüşmelerine kısa vadede başvurmayacaktır. Ama siyaset çözümsüzlüğü değil çözümü dayatan bir yapıdır. Süreç uzarsa bu da ihtimal dâhili olabilir. Yani anlaşılan Almanya’yı zor bir hükûmet kurma süreci bekliyor. Koalisyon kurulamazsa Almanya’yı gerilimli bir ortam bekliyor olabilir...
Hükûmeti kurma mesuliyetini üstlenen Merkel ve ekibinin, bu seçim sonuçları karşısında Türkiye’ye karşı yaptıkları salvoların artık hiçbir mantığının kalmadığı gerçeğini fark ederek, Ankara'nın uzattığı zeytin dalını değerlendireceğini ümid ediyoruz...