İlk Osmanlıca klavyeli daktilo Mersin’de
İlk Osmanlıca klavyeli daktilo, Girit mübadili Tütüner Ailesine ait ve Mersin’deki evlerinde özenle muhafaza ediliyor. Mersin’in tanınmış isimlerinden, aynı zamanda Mersin’in Avusturya Fahri Konsolosu olan Fazıl Tütüner, 100 yaşını aşkın Osmanlıca daktilonun öyküsünü İHA muhabirine anlattı.
Fazıl Tütüner, ailesi ile birlikte atalarından kalma eski eşyaları; hatıraları ve manevi değerleri olduğu için muhafaza etmiş. Çok eski bir piyano, duvarlarda Osmanlı döneminden ve Cumhuriyetin ilk yıllarından kalma siyah beyaz fotoğraflar, antika sehpalar, cam ve porselen eşyalarla bezeli evi adeta bir müzeyi andırıyor. Bu eşyalar arasında öyle bir tanesi var ki, gerek manevi gerekse tarihi değeri çok büyük. Çünkü o, büyükbabası Tütüncüzade Fazıl Bey’in, Amerikalı firmaya mektup yazarak sipariş ettiği ilk Osmanlıca klavyeli bir daktilo. Daktilonun 1913 yılındaki siparişinden Fazıl Bey’in eline ulaştığı 1924 yılına kadar geçen sürede yaşananlar ise bir romana ya da filme konu olacak kadar maceralarla dolu.
Daktilonun siparişi 1913’ün son günlerinde veriliyor
Büyükbabası Tütüncüzade Fazıl Bey’in mübadeleden önce ailesi birlikte Girit’te yaşayan bir Osmanlı, bir Girit Türk’ü olduğunu belirten Fazıl Tütüner, “Büyükbabam, 1900’lerin başında okuduğu bir gazetede bir makinenin yapıldığını, bu makinenin daktilo olarak adlandırıldığını öğreniyor. Daktiloyu üreten firmayı araştırıp buluyor ve New York’ta bulunan Hammond Typewriter firmasına mektup yazıyor. Mektupta, ‘Biz de böyle bir makineyi kullanmak isteriz. Acaba Osmanlıca klavyesini de yaptınız mı?’ diye soruyor. Firmadan gelen cevapta, henüz öyle bir makine yapılmadığı, ancak talep ederse üzerinde çalışıp, Osmanlıca klavyeli bir daktilo da yapabilecekleri belirtiliyor. ‘Biz sizin adresinizi ve isminizi kaydediyoruz. Böyle bir makine yapıldığı takdirde sizi haberdar edeceğiz’ diyorlar. Bu yazışmanın üzerinden kaç sene geçtiğini bilmiyoruz ama 5 Aralık 1913’te Amerika’dan kendisine bir mektup daha geliyor, ‘Böyle bir makineyi yaptık. Osmanlıca klavyeli makine elimizde mevcut. İstiyorsanız size gönderebiliriz. Bedeli de 125 dolar’ yazan mektup üzerine büyükbabam 125 doları gönderiyor, ‘Bu makineye sahip olmak istiyorum. Bana gönderin’ diye mektup yazarak daktiloyu talep ediyor” dedi.
“Daktiloyu Girit’e getiren gemi batıyor”
Tütüner, birçok dil bilen, birçok ülke gezen, sözü geçen, Girit’in önde gelen kişilerinden biri olan Tütüncüzade Fazıl Bey’in, Girit Yunanistan’a geçtikten sonra Rum komitalar tarafından Türklere uygulanan saldırıların azaltılması için Yunan kralına temsilci olarak giden iki kişiden biri olduğunu söyledi. Henüz bu olaylar başlamadan önce büyükbabasının Osmanlıca daktilonun siparişini verdiğini söyleyen Tütüner, “Amerikan firması daktiloyu bir gemiye yüklüyor ve Girit’e gönderiyor. Fakat aile büyüklerimizin anlattığına göre, o gemi batıyor ve daktilo Fazıl Bey’e ulaşamıyor” diye konuştu.
“Zorlu geçen mübadele yıllarının ardından 10 yıl sonra daktilo Mersin’de büyükbabama teslim ediliyor”
Bu arada zorlu yılların başladığını, Tütüncüzade Fazıl Bey’in, Türklerin haklarını savunmak için öne atılan kişilerden biri olduğu için saldırılara uğradığını ve çok zor dönemler geçirdiğini ifade eden Tütüner, “Hatta büyükbabam saldırılardan korunmak için evinde saklandığı halde, ‘Girit’i terk etti, İtalya’da yaşıyor’ denmiş. Bu arada zorunlu nüfus göçü gerçekleşiyor, büyükbabam ve ailesi mübadele ile 1924’te Girit’ten Mersin’e yerleştiriliyor. Bir müddet sonra kendisine yeni bir mektup geliyor. ‘Biz size daktiloyu gönderdik ama daktilo Girit’e ulaşamadı, çünkü gemi battı ama biz parasını da ödediğiniz için size borçluyuz. Daktiloyu bulunduğunuz yere göndereceğiz’ deniyor. Firma Tütüncüzade Fazıl Bey’i Girit’te bulamadığı için araştırıyor, mübadeleyle Mersin’e yerleştiğini buluyor ve daktiloyu Mersin’e gönderiyorlar. Büyükbabam da o zaman kendisine Girit’teki mallarının bir kısmının karşılığı olarak verilen Bereket Fabrikası’ndaki ofisine koyuyor. Ne kadar kullandı, ne derece kullandı bilmiyoruz, çünkü harf devrimi oldu” şeklinde konuştu.
“Amerikalı firmadan gelen ilk mektup elimizde”
Amerikalı firmanın büyükbabasına gönderdiği ilk mektubu da gösteren Tütüner, şöyle devam etti: “Büyükbabam siparişi veriyor, gemi batıyor, daktilo kayboluyor, daha sonra mübadele oluyor ve ailem Mersin’e yerleşiyor. Aradan uzun süreler geçiyor. Çünkü Amerikan firmasından gelen ilk mektup elimizde. Mektup 1913 yılında geliyor. Daktilonun teslim edildiği tarih muhtemelen 1924 veya sonrası oluyor. Çünkü mübadele 1924 yılında gerçekleşiyor. Dolayısıyla daktilonun öyküsünde 10 yıldan fazla bir süre var.”
Daktilo bu kez de konaktan çalınıyor
Osmanlıca daktilonun, büyükbabasının 1952’deki ölümünün ardından uzun yıllar ailesine ait Tütüner Konağında muhafaza edildiğini dile getiren Tütüner, ancak babasının ölümünden sonra annesi ve ablasının 1990’lı yıllarda apartman dairesine taşınmasının ardından daktilonun da diğer antika eşyalarla birlikte konakta kaldığını kaydetti. Uzun süre boş kalan konağa hırsızların girdiğini ve kalan eşyaları yağmaladıklarını fark ettiklerini anlatan Torun Tütüner, “Silahlar, çok eski bir dikiş makinesi, Osmanlıca klavyeli daktilo gibi birçok antikanın çalınmış olduğunu fark ettik. Antika meraklısı dostum Ali Merzeci’den yardım istedim, o da yardımcı oldu. Daktilonun bir kağıt toplama deposunda olduğunu öğrendik ve oraya gittik. Bunun bir çalıntı mal olduğunu, teslim etmedikleri takdirde yasal yollara başvuracağımızı söyledik. Deponun sahibi, bize daktiloyu teslim etti” ifadelerini kullandı.
“Meraklıları ziyaret edip fotoğraflarını çekiyor”
Daktiloyu 7-8 senedir kendi evinde muhafaza ettiklerini söyleyen Tütüner, dedesinin ve Tütüner Ailesinin yaşamını anlatan, “Mersin’de Çocukluğum ve Giritli Tütüncüzade Fazıl Bey” isimli bir kitap yazdığını, kitabın Mart 2017’de basıldığını belirterek, “O kitapta daktilodan bahsettim. Kitap epeyce ilgi gördü. Bu arada bende böyle bir daktilo olduğu da ortaya çıktı. Meraklıları ziyaret ediyorlar, fotoğrafını çekiyorlar. Enteresan bir obje olduğunu biliyordum ama bu kadar enteresan olduğunu da tahmin etmiyorduk. Büyükbabam 1952 yılında vefat etmiş, 1953 yılında ben dünyaya geldim, onu tanıma şansım olmadı. Bunlara baktığım zaman daha çok şey bilmek, öğrenmek, daha fazla şeyi araştırmak istiyorum. Ailemize ait bu daktiloyu evimde gururla muhafaza ediyoruz” dedi.