Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, katıldığı bir televizyon kanalında önemli açıklamalarda bulundu. FETÖ imamlarından Adil Öksüz’ün ABD Konsolosluğu tarafından aranması ve bu konuda ABD Büyükelçiliğinden yapılan açıklamayla ilgili Bozdağ, “Öncelikle açıklamayı tatmin edici bulmadığımı ifade etmek isterim. Ortada bir gerçek var. Türkiye’de hain ve kanlı darbe teşebbüsünün en kilit isimlerinden birisi olan Adil Öksüz’ün ABD Başkonsolosluğu tarafından aranmış olması ve bunun da kabul edilmiş olmasıdır. Gerekçesinin de Türk polisiyle, devletiyle iyi ilişkileri somut bir örneği olarak gösterilmesidir. Bu samimi bir değerlendirme değil. Eğer Türk polisiyle, Türkiye devletiyle darbe teşebbüsüne karşı ABD yetkili makamları ve ABD samimi bir iş birliği içerisinde olmak istiyorsa şu anda yüzlerce FETÖ terör örgütü mensubu ABD’de, onların vizelerini, oturma izinlerini niye iptal etmediler.
Şu anda terör örgütü kurucu ve yöneticisi terörist Gülen, ABD Pensilvanya Eyaleti'nde ikamet ediyor. Hiçbir kısıtlamaya, engellemeye tabi tutulmadan orada terör faaliyetlerine devam ediyor. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Dışişleri Bakanı, Adalet Bakanı, bütün yetkililer ve Türkiye devleti, Türk milleti ABD’den bu konuda hassasiyet ve samimi iş birliği beklerken hassasiyetin ‘H’si yok. Samimi bir işbirliği ise hiç yok. Baktığınızda orada yine her türlü faaliyetlerine devam ediyor. Onun için biz bu konuda samimi bir iş birliği içindeyiz diyorlarsa bunun inandırıcılığı şu anda ABD’de bulunan FETÖ'cülerin vizelerinin, ikamet izinlerinin iptal edilmesi gerekir. FETÖ ile ilgili Türkiye’nin geçici tutuklama talebinin gereğinin yapılması lazım. Bu arama pek çok soruyu beraberinde getirdi. O kadar insanların herkesin aklında soru çoğalttı ki, bu çoğalan soruların cevabını böyle bir izah yerine getiremez” ifadelerini kullandı.
“Adil Öksüz bana göre Türkiye içerisinde birileri tarafından saklanıyor”
FETÖ'cü olduğu Türkiye tarafından ABD’ye bildirilen ve ABD tarafından vizesi iptal edilen başka FETÖ'cünün olmadığını belirten Bozdağ, şunları kaydetti:
“Adil Öksüz’ün FETÖ'cü olduğu ve FETÖ'cülerin de tehlikeli olduğunun ABD tarafından kabulü anlaşılmıyor buradan. Anlaşılmış olsa şu anda Pensilvanya’da Fetullah Gülen’in geçici tutuklamasının yapılması lazım. Türkiye ile samimi bir iş birliği olmuş olsa, darbe yapılmış Türkiye’de o darbeyi terörist Gülen talimatıyla TSK içindeki teröristleri yapmış, adamları yapmış ve o hala ABD’de duruyor. Böyle bir ortamda Türkiye dost ABD, dost müttefik, model ortaklık, stratejik ortaklık bir sürü sıfat kullanıyoruz biz ama hiçbir engelle takılmadan orada çalışıyor. Kaçan oraya gidiyor. Madem öyle bu kadar kaçan niye ABD’ye gidiyor, niye orada bunlara vize veriliyor? Bakıyorsunuz Rıza Sarraf dosyası üzerinden Türkiye’nin aleyhine yürüyen bir soruşturmada Halk Bankasının Genel Müdür Yardımcısını orada hemen tutukluyorlar. Peki bu darbe teşebbüsünü gerçekleştiren FETÖ'yü niye tutuklamıyorsun? Türkiye’nin haklı talebini niye yerine getirmiyorsun? Bunların vizelerini, ikametlerini niye iptal etmiyorsun? Adil Öksüz’ü kim aramış, hepsi dosyanın içerisinde şu anda var. Dosya, iddianame mahkemeye sunulduğu zaman o iddianamenin içerisinde detayları çıkacaktır. Çünkü Adil Öksüz’ün gerçek kimliği öğrenildikten sonra gerek Türk emniyeti, gerekse bütün devlet birimleri seferber oldu Adil Öksüz’ü Türkiye’nin her yerinde aramak, yakalamak ve yeniden yargıya teslim etmek için. Ayrıca fotoğrafları Türk medyasında yayınlandı ve Türk halkı da Adil Öksüz’ün bütün vasıflarını öğrendi. Ayrıca vatandaşlarımız da sokakta Adil Öksüz’ü gördüğünde kendi yakalayıp polise teslim edebilir. Hemen ihbar edip yakalattırabilir. O nedenle Adil Öksüz’ün bu hadiseden sonra Türkiye’nin her yerinde, her karış toprağında devletin bütün imkan ve kabiliyetleri kullanılarak büyük bir arama tarama faaliyeti yapıldı. Hala da devam ediyor. Ben Adil Öksüz’ün Türkiye dışına çıkarılması teşebbüsünün başarılı olduğuna inanmıyorum. Başaramadılar. Adil Öksüz bana göre Türkiye içerisinde birileri tarafından saklanıyor diye düşünüyorum hala.”
“Benim şahsi kanaatim infazdan öte Türkiye içerisinde birileri tarafından saklandığı şeklindedir”
FETÖ terör örgütünün Adil Öksüz’ü infaz edip etmediğiyle ilgili soruya Bozdağ, “Onu bilemiyoruz. Elimizde henüz bir şey yok. Adil Öksüz yakalanıp konuşturulduğu takdirde bu darbe teşebbüsünün bütün sorularına cevap verebilecek bir kişi. Karanlık pek çok konuyu aydınlatacak isimlerden bir tanesi. Onun yargının eline geçmesi ve konuşması elbette bu darbe teşebbüsünü yapanlar ve onları kullanan güçler bakımından son derece tehlikeli ve bir tehdit oluşturuyor. Bu ihtimallerden örgüt tarafından yapılabilir mi? Birisi tarafından infaz edilmiş olabilir. Elimizde bu konuda bir bilgi yok, veri yok. Yani herkes gibi yorum yapılıyor burada. Ama benim şahsi kanaatim infazdan öte Türkiye içerisinde birileri tarafından saklandığı şeklindedir. Ama bu ihtimal doğruysa onun yakalanması biraz zaman alabilir ama eninde sonunda Türk polisi istihbaratı Adil Öksüz’ü bulup yargının önüne teslim edecektir. Nerede saklandığına dair şu anda somut bir bilgi elimizde yok. Tahminler üzerinden de konuşmayı doğru görmüyorum” yanıtını verdi.
“Kanada Toronto’da bir çiftlik alınmış, biz ABD adli makamlarına ilettik”
Özellikle Trump yönetiminin göreve başlamasından sonra terörist Gülen ve ekibinin büyük bir telaşa kapıldığını ve ABD’de bundan sonraki günlerinin sıkıntılı olabileceğini düşünerek arayışlarını hızlandırdığını aktaran Bozdağ, “Obama döneminde de yurt dışında daha güvenli bir yer arayışları vardı. Bazı ülkelerin isimlerini de daha önce istihbarat örgütümüzün bize verdiği bilgiler çerçevesinde kamuoyuyla paylaşmıştık. En son Kanada’da çok büyük bir çiftlik arazisi satın aldı örgüt, bir örgüt üyesi şahıs adına. Bunu satın aldı ve orada şu anda hummalı bir çalışma yürütülüyor. Biz satın alınan arazinin bulunduğu şehri, tapunun kim adına olduğuna dair bilgileri ve bütün verileri ABD Adalet Bakanlığına bizzat ulaştırdık ve bu konudaki Türkiye’nin kaygılarını, bunun geçici tutuklanmaması halinde ABD’den kaçabilme ihtimalinin daha da güçlendiğine dair endişelerini ilettik ve bu konuda tedbir almalarını bizzat kendilerinden istedik. Şu anda örgüt orada büyük bir çaba içerisinde ve çalışmalarını sürdürüyor. Kanada Toronto’da bir çiftlik alınmış, biz ABD adli makamlarına ilettik” şeklinde konuştu.
“Halk Bankasının Müdür Yardımcısının tutuklanması tamamıyla siyasi bir operasyon”
“Halk Bankasının Müdür Yardımcısının tutuklanması tamamıyla siyasi bir operasyon” diyen Bozdağ, şöyle konuştu:
“Rıza Sarraf ile ilgili ABD New York’ta yürüyen soruşturma ve açılan dava çok net bir şekilde söyleyeyim. FETÖ ve görevden alınan Savcı Bharara ortaklığında 17 Aralık’ta Türkiye’de yapılamayan yargının ABD’de yapılmasından ibarettir. Orada böyle bir durum söz konusu ve dosyanın içerisinde delil yok. Sadece iddialar var. İddialar da 17 Aralık ile ilgili olan iddiaların tekrarı ve bu iddialara dair bilgi, belge, rapordan bahsediliyor. Dosyada rapor varsa altında birilerinin imzası olur. İmza yok. Rapor varsa resmi bir belgedir. Altında bu resmi belgenin resmi olduğuna dair bir takım kayıtlar olur. Kayıt yok. Türkiye’den bu soruşturma başladığında istenmiş bir adli yardım talebi de o dönemde yok. Peki burada kimsenin Türkiye’de 17 Aralık ile ilgili soruşturmaya dair iddialar, fezlekeler nasıl değerlendirmeler yapılıyor. Bu çok açık, net, bu soruşturmayı 17 Aralık'ı FETÖ terör örgütü adına yürüten savcılar ve polis içerisindeki FETÖ'cü polisler onlar, resmi olmayan şeyleri alıp ABD’deki yetkililere veriyorlar ve oradan bir ortaklıkla yürüyor. Orada şu anda dosyanın içerisinde Türkiye’yi suçlayacak bir delil yok. Sarraf’ı suçlayacak bir delil de yok. İtham var suçlayacak. İtham ediyorlar ama o ithamın, iddianın doğruluğunu ispat eden bir delil var mı? Yok. Savcı Bharara’nın yorumu var. O davanın hakimi Richard Berman Türkiye’ye getirildi. 17 Aralık-25 Aralık sürecinden sonra Türkiye’de bu süreci destekleyen açıklamalar yapıldı. Bir konferansa katıldı. Türk hükümetini ve Türk devletini suçlayan değerlendirmeler yaptı. Şimdi ne gariptir ki FETÖ'nün Türkiye’ye getirdiği Richard Berman isimli hakim, şimdi Rıza Sarraf ile ilgili dosyanın yargılamasını yapıyor. Orada karar verecek. Çok ilginç bir şey, biz burada ABD’li yetkilere çok net söyledik. Ben bizzat da söyledim. Bhrara’nın FETÖ ile ilişkisini şöyle bir incelediğinizde bu bizim dediğimiz şeylerin doğruluğu ortaya çıkacaktır. Bu siyasi operasyon davanın açıldığı tarihe bakarsanız 2016’dır. Darbe teşebbüsünden öncedir ve Rıza Sarraf’ın ABD’de gözaltına alınması, tutuklanması da öyledir. Türkiye Cumhuriyeti devletine, hükümetine ve Türkiye Cumhurbaşkanına itibarsızlaştırmak, zarar verme hedefi vardır burada. Çok net bir şekilde bir FETÖ'nün ABD’ye bu kişinin gitmesinden sonra yaptığı, yaptırdığı şikayetler veya uyguladığı çalışmalar sonucu onların dikkatine sunup, bakın burada böyle bir şey var diye bir şeyden sonra olduğunu ben düşünüyorum. Bharara gitti, Adalet Bakanı görevden aldı ama ekibinin bir kısmı hala orada görevde duruyor ve onlar bu kişi üzerinden bir tutuklama kararı çıkardılar. Adalet Bakanı bir açıklama yaptı. Henüz yargılama devam ediyor dedi. Suçu ispat edilene kadar masumdur diye bir açıklama yaptı ama ortada hukuki dayanakları olan güçlü bir şey yok. Tamamen siyasi operasyon ile Türkiye karşı karşıya.”
“Şu anda bizim anayasamızda fesih kelimesi var mı? Yok”
Anayasa değişikliği kabul edilirse Cumhurbaşkanına Meclis’i fesih yetkisi verileceği tartışmalarıyla ilgili Bozdağ, “Hukuk açısından konuya baktığımızda şimdi son CHP yorumuyla Cumhurbaşkanının Meclisi fesih yetkisi yoktur. Seçimleri yenileme yetkisi vardır. Seçimleri yenileme yetkisiyle fesih yetkisi arasındaki temel fark şudur. Siz fesh ettiğiniz zaman bir yeri fesih kararıyla birlikte o yerin görevi sona erer. O fesih sonuç doğurmuş olur. Milletvekillerinin görevi sona erer meclis de kapatılmış olur. Şu anda bizim anayasamızda fesih kelimesi var mı? Yok. Ne var? Meclis seçimlerinin ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin yenilenmesi var. Peki anayasa yenilenme tabirini kullanıyor. Yenileyince ne olur? Seçimlerin yenilenmesi kararı alınınca meclis ortada kalkmaz, kapatılmaz varlığını devam ettirir. Milletvekillerinin görevi sona ermez, erdirilemez. Oda varlığını devam ettirir. Seçimlerinin yapılıp yeni parlamento göreve başlayınca kadar da milletvekillerinin görevi devam eder. Fesih de sona erer, yenileme de devam eder. Bunun ana nedeni istimrar ilkesidir. Çünkü anayasa bilinçli olarak seçimlerin yenilenmesi ifadesi kullanıyor ki Türkiye parlamentosuz kalmasın, milletvekilsiz kalmasın. Milletvekilliği parlamentoda süreklilik esastır. Bu süreklilik muhafaza edilsin diye konuştuk” değerlendirmesinde bulundu.
“Cumhurbaşkanı ikinci dönemde de, birinci dönemde de seçimleri yenilesin kendi de mutlaka seçime gidecektir”
Bozdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sayın Kılıçdaroğlu daha ilerisini söylüyor. ‘Cumhurbaşkanı kendi seçimlerini yenilemesi halinde üçüncü dönem seçilme hakkını elde edecek’ diyor ki böyle bir şey yok anayasada. Varsa göstersin. Cumhurbaşkanı ikinci dönemde de, birinci dönemde de seçimleri yenilesin kendi de mutlaka seçime gidecektir. Bir dönem daha seçilme hakkı mümkün değildir. Sadece parlamento ikinci dönem bunu yaparsa parlamentonun bu yetkisini kötüye kullanmasını engellemek için böyle bir müeyyide getiriyor. Diyor ki keyfi kullanma. Sen cumhurbaşkanına görev yaptırmamak için bu yetkini kullanırsan, ben cumhurbaşkanına bir daha aday olma hakkı veririm. Bu denge denetleme mekanizmalarının sigortalarından biridir.”
“Yeni sistemde bakanlar var”
“Yeni sistemde bakanlar var. Ne yok? Başbakan yok, başbakan yardımcısı yok” ifadesini kullanan Bakan Bozdağ, “Çünkü yürütmede çift başlılık kaldırılıyor, başbakanlık cumhurbaşkanlığı ile birleştiriliyor. Başbakan yardımcıları, cumhurbaşkanı yardımcıları oluyor. Bakanlar var, hem anayasanın ilgili maddelerinde cumhurbaşkanı yardımcıları geçiyor, bakanlar geçiyor. Daha önemlisi bazı bakanlıkların adı da anayasada yazıyor. Milli Güvenlik Kurulunun teşkilini düzenleyen maddeye bakarsanız, orada diyor ki cumhurbaşkanı yardımcıları Milli Güvenlik Kurulu üyeleridir. Adalet Bakanı, Dışişleri Bakanı, İçişleri Bakanı ve Milli Savunma Bakanı da Milli Güvenlik Kurulu üyesidir diye yazıyor. Bu ne demektir, anayasa bazı bakanlıkların adını da koymuş ve cumhurbaşkanı kararnamesi ile bu bakanlıkların adını cumhurbaşkanının değiştirme hakkı ve yetkisi de yok. Cumhurbaşkanı yardımcısının da adını koymuş, orada bakanlar olacak diyor, milletvekilliği seçilme yeterliliğine sahip olanlar arasından seçilecek bakanlar” açıklamasında bulundu.