Konuşmasına “Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı harekâtları, doğu Akdeniz'de petrol arama çalışmaları için söylenecek tek ve kesin cümle, müdafaa hattının ülkenin bütünlüğünün, menfaatinin ve geleceğinin teminat altına alınması noktasında gereken her yer olduğudur.”diye başlayan Sami Çakır şu görüşlere yer verdi:
Sayın Başkan, Sayın Bakanım, Komisyonumuzun değerli üyeleri, bürokrasimizin sivil ve askerî değerli temsilcileri, kıymetli basın; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Millî Savunma Bakanlığı 2020 yılı bütçesi ve 2018 yılı kesin hesabı üzerinde bugün Komisyonumuzda gerçekleştireceğimiz görüşmelerin ve yapılacak değerlendirmelerin hayırlı olmasını temenni ediyorum.
TÜRKİYE KONJÖKTÜREL ÖNEMİ OLAN BİR ÜLKE
Bugün burada Millî Savunma Bakanlığı bütçesi üzerine görüş beyan ederken aslında dünya üzerinde varlığını sürdüren devletlerin hayatiyetlerini devam ettirebilmek adına ortaya koydukları, koyacakları bir genel politik duruşu değerlendirmenin yanında, özelde ülkemizle ilgili olarak savunmadan ne anladığımızı, bunun millî bir ifade ve içerikle neyi kastettiğini konuşmuş olacağız. Hele ülkeniz konjonktürel olarak jeopolitik arzu, ihtiras ve hedeflerin konumunda bir bölgeyi ifade ediyorsa, bu durumda bir ülkenin muhafazası, korunması ve kollanması adına yapılan ve yapılabilecek her şeyi konuşuyorsunuz demektir.
ZOR BİR SÜREÇTEN GEÇİYORUZ
Silah ve güç odaklı bir dünyaya hızlı bir şekilde savrulduğumuz inkâr edilemez bir gerçek. Silahlanmanın arttığı ve şeklini yeni yüzyılın vebası olacak gibi değiştirdiği, insanlığın sonunu hazırlamaya gidecek bir hâl almaya aday bir süreç. Hastalık taşıyıcı sinek, böcek, "drone" donörler, felç bırakacak şekilde dizayn edilen yeni nesil mermiler, bulaşıcı, bulaştırıcı virüsler, adını anmaya çekindiğimiz ama bir o kadar yakın gelecek gerçeği biyolojik savaş; bu tür güçleri elinde bulunduran, bu silahlara anında ulaşabilecek altyapıya sahip ülkeler, karşı üretim arayışı içinde olan ülkeler; klasik savaş silahlarının artan teknoloji desteğiyle üretimi, satışı, pazarlanması; dünyanın başına bela bir süreç. İşte bu ahval ve şerait "dün, düne göre bugün ve yarın için gerektiği gibi hazırlanmak, olması gerektiği gibi olması gerektiği zamanda hazır olmak" bugün bütçesini görüştüğümüz Millî Savunma Bakanlığının stratejisi olmaya devam edecek.
ÜLKEMİZİN İÇİNDE BULUNDUĞU COĞRAFYANIN ÖNEMİNİ İYİ ANLAMALIYIZ
Hamaset silahlanmaya yapılan yatırımları gereksiz, lüzumsuz olarak görmeyi öngörebilir. Oysa bugün dünyanın içinden geçmekte olduğu derin karanlıklar, hangi anlamsız savaşı tarif edersek edelim, hepsinden uzak durmak istersek isteyelim bizi bize bırakmadığı gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuzu hatırlatıp duracak bir dünya klasiği. Ülkelerin dünya hâkimiyeti hedefi Batı Bloku lehine ve bunun silah/ekonomi gücüyle sabitlenmeye çalışıldığını, "Var olan tüm dünya barış, kardeşlik şarkıları, belki masalları sadece gücü elinde bulunduran ülkeler için çalınır ve söylenir." olduğu gerçeğini görmeyelim mi? Ülkemizin de içinde bulunduğu coğrafyaya biçilen rolü anlamayalım mı, düşünmeyelim mi? Vermemiz gereken karar bu.
EMPERYALİST MAĞRUR KAFA SÜREKLİ YENİ HEDEF YARATIYOR
Bu bölgeyi kurt ile kuzu hikâyesi ancak bu kadar güzel tarif eder. Kurt kuzuya "Suyu niçin bulandırdın?" der. Kuzu: "Suyu nasıl bulandırabilirim ki sen yukarıdasın, ben aşağıdayım. Su da aşağıya doğru akıyor." Kurt "Sen geçen yıl bulandırmıştın." derken kuzu: "Ben 6 aylığım, geçen sene yoktum bile." der, der ama kurt kuzuyu yemeye niyetlenmiştir bile. İşte, tam da böyle en iyi zamanda bile kafayı takmak için bir bahane olacaktır.
Emperyalist mağrur kafa yapılarının Afganistan, Libya, Irak, Suriye üzerinde uyguladıkları politikada hiçbir farklılık göremeyeceğimiz şekilde devam eden saldırılarına yeni hedefler bulmakta da zorlanmayacaklardır. Yüz yıl önce bölgenin geçtiği o karanlık savaş yıllarının hazmı bitmiş, yılanın yeni yemini yutma süreci pususuna yatmış bir dünyayı müşahede ediyoruz. Bu korku psikolojisiyle ifade edilen bir husus olmayıp sözde yeni, yepyeni, çağdaş medeni dünyanın tek gerçeği.
HAZIR OL CENGE İSTİYORSAN SULH-U SALAH
Komşu ülkelerde yaşanan ağır savaş şartlarının oluşturduğu göç hareketliliğinin yanı sıra ekonomik sıkıntıların da benzer hareketliliği yaşatabilecek günler, önümüze çıkabilecek handikaplar olarak ortada duruyor.
Uzun yıllardır terörün en pis organizasyonlarıyla mücadele etmekten çekinmemiş bu örgütlerin bilinen ve hedeflerine ulaşmak için dışarıdan müttefiklerimizce bile birebir desteklenmiş olması gerçeği sadece savaş taktiği, stratejisi ve gücüyle üstesinden gelinmesi gereken bir hâl olmaktan çıkmış, aynı zamanda ekonomik, dış politika, performans ve gerçeğiyle de üstüne gitmemiz gereken bir durumu anlatıyor olduğumuz aşikârdır.
"Hazır ol cenge ister isen sulhu salah" denilmiştir, terim olarak sadece bu cümle bile savunma, taarruz, silah, teçhizat yapmanız ve sahip olmanız gereken hem anlayış hem de alet edevat mevcuduyla, durmanız gereken yeri göstermesi bakımından son derece önemlidir. Özellikle silah sanayimizde, savunma sanayimizde son yıllarda yapılan, gerçekleştirilen güzel gelişmeleri ve değişimleri dikkatlice ve yakından sevinerek takip ediyoruz. 1111 sayılı Askerlik Kanunu değişikliği ve 1076 sayılı Yedek Subay ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu değişikliyle beraber aslında Millî Savunma Bakanlığının geçirmekte olduğu değişim devrinin son uygulamalarından biri olarak dikkat çekmiş, profesyonel ordu anlayışı ve hareket kabiliyeti kazanma adına yeni bir adım olmuştur.
SAVUNMA BİZİM İÇİN HER ŞEYDEN DAHA ÖNEMLİ
Sayın Bakanımızın sunumundan da anlaşılacağı gibi yerlilik ve millîliğin özellikle savunma sanayisinde son derece önemli olduğu aşikârdır. Silahlı Kuvvetlerin etkinliğinin, caydırıcılığının, saygınlığının artması ülkenin geleceği ve nesillerin güvenliği için ülke ekonomisinde oluşturacağı katkıyla inkâr edilemez bir payı olacaktır. Güçlü olmak sadece ordunun sayısal gücüyle, silahıyla, teçhizatıyla olmaktan çıkmış ekonominizle, dış dünyayı tanımakla, caydırıcı kabiliyetinizle her alanda, her anlamdaki varlığınızla mümkün olabilecektir. Sadece S-400 alımı ve F-35 uçaklarla ilgili olarak odak hâline gelmenizin bile izah edilmesi gereken bir yanı olmayacak mıdır? Yüksek etkili koruma için tasarlanan S-400 siyasi, ekonomi, askerî hedef olmasıyla dikkat çekmektedir, hayalet uçak ve balistik füzeleri yok edebilmesi özelliği oldukça önemlidir.
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN ÇAĞIN MODERNİZE YAPILANMASINDAN ETKİLENMEMEMESİ DÜŞÜNÜLEMEZ
Dünyadaki en iyi hava savunma sistemlerinden biri olarak nitelendirilen sistem savaş uçakları, radar tespit ve kontrol uçakları, keşif uçakları, stratejik taktik, operasyonel taktik balistik füzeler, hipersonik hedefler ve diğer gelişmiş hava saldırısı araçlarını imha etmek üzere tasarlanmış uzun "alırdınız, alamazdınız" tartışmalarından sonra mezkûr silahın tamamen savunma amaçlı, savunma ihtiyacı had safhada bir ülkenin envanterinde olması kadar doğal bir şey olamaz diye düşünüyorum. Savaştaki her amaç için farklı uçak geliştirmenin masraflı olmasından dolayı tek bir uçağın tüm görevleri yerine getirmesi amacıyla tasarlanan, savaş uçağı olan F-35, geleneksel kalkma ve inme, kısa kalkış, dikey iniş, uçak gemilerine iniş için tasarlanmış versiyonuyla dikkat çekmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin çağın modernize yapılanmasından etkilenmemesi düşünülemez elbette. Bu çerçevede, caydırıcılık gücüne katkı sağlayacağı aşikâr bu alım sürecinin gerektiği gibi sonuçlanması önemlidir; milletin bu süreci yakından takip ettiğini biliyoruz.
Bütün bu söylediklerimiz; soğuk savaş döneminden sonra Türkiye'nin güvenliğine yönelik tehdit ve risklerin geçmiş dönemlere göre çok daha değişiklik, farklılık göstermesinden kaynaklanan yeni arayışlar ve değişikliklere gitmesini gerekli kılmıştır, kılmaktadır da. Bloklar arası mücadelenin sona ermiş olmasıyla birlikte, sona ermiş gibi lanse edilmesine bağlı olarak çok daha farklı, çok boyutlu belirsizlikler ortama hâkim olmuştur.
SAVAŞI ARZULAMAYIN İSTEMEYİN AMA SAVAŞMAK ZORUNDA KALIRSANIZ KAÇMAYIN
Son birkaç yılın özellikle zorunluluktan kaynaklanan sınır ötesi harekâtlarıyla terörü kaynağında yok etme eylem ve başarısının bu güven ve dayanışmayı, desteği artırarak devam ettireceğini öngörmekteyiz.
İnanç dünyamız "Savaşı arzulamayın, istemeyin ama savaşmak zorunda kalırsanız kaçmayın." anlayışını üzerimize yüklemiştir. "Yurtta sulh ve cihanda sulh" barışı tesis etmeye yöneltse bile yeterli olmamaktadır. Güçler savaşı ortasında kalakalmış bir dünyada yaşıyoruz. Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu denkleminin merkezinde global güç ve oluşumların, menfaatlerin, kaynak kapışmalarının kesişme noktasında yer alan Türkiye'nin jeostratejik mevkiinden kaynaklanan güç ve imkânlarının oluşturacağı ağırlığının bilinmesi, bugüne kadar olduğu gibi yarınlarda da değişmeyeceğini belirtiyor ve ister dost, ister düşman olsun bunun bilinciyle hareket etmeye devam edilecektir diye inanıyorum.
KEŞKE TÜM İYİ NİYETLERE BAĞLI OLARAK SİLAHLANMAYI AZALTACAK BİR DÜNYA İNŞA EDEBİLSEK
İşte, bu durumda üstlendiğiniz sorumluluk alanı içerisinde Bakanlığınızın Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekası için atılacak her adımın bir karşılığı olacağı bilinciyle bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da çalışmaya devam edeceğine milletimizin inancının tam olduğunu ifade etmek istiyorum ve dosta vereceği güven kadar düşmana vereceği korkunun temelinde bu anlayış ve kabul yatmaktadır. Keşke tüm iyi niyetlere bağlı olarak silahlanmayı azaltabilecek bir barış dünyası inşa edebilsek; gerçekle hayal arasında gelen gidip bir dünyada siz gerçekleri yaşamaya devam edeceksiniz.
ŞEHİTLERİMİZE RAHMET GAZİLERİMİZE SAĞLIK DİLİYORUM
02 Mayıs 2018 tarihli Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsünün (SIPRI) yıllık raporuna göre, dünyada savunma harcamalarının soğuk savaş sonrasının en yüksek seviyesine, yaklaşık 2 trilyon dolara çıktığı belirtilmektedir ve bu, gayri safi hasılanın yüzde 2,2'sine tekabül etmektedir. Dünyanın bu görüntüsüne rağmen görmezlikten gelmek, tedbir almamak, kendi güvenliğiniz için yapmanız gerekenleri yapmamak gibi bir lüksünüz olamaz.
Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı harekâtları, doğu Akdeniz'de petrol arama çalışmaları için söylenecek tek ve kesin cümle, müdafaa hattının ülkenin bütünlüğünün, menfaatinin ve geleceğinin teminat altına alınması noktasında gereken her yer olduğudur.
Bu duygu ve düşüncelerle, bu vatanını bekası için canını feda eden tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum, gazilerimize Allah'tan acil şifalar diliyorum. Başarılarınızın devamı temennisiyle bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum