Stratejistler, yeni dönemde terörle mücadelede daha aktif konuma geçileceğine dikkat çekiyor. Türkiye'nin attığı demokratik adımlara PKK'nın saldırılarla karşılık verdiğini hatırlatan uzmanlar, silahlı mücadeleye karşı silah kullanılmasının devletin en meşru hakkı olduğunu vurguluyor. Askerî stratejist Mesut Ülker'e göre, hükümet PKK'yı yalnızca demokratik zeminde çözemeyeceğini anladı. Bundan sonra terör örgütü malî ve silahlı kıskaca alınacak. Ülker, "Yine demokratik gelişmeler devam edecektir ancak artık Türkiye, terörle mücadelede dört bir koldan saldıracaktır." diyor.
Terörle mücadelenin sadece silahlı operasyonlar olarak düşünülmemesi gerektiğini belirten Mesut Ülker, "Terör örgütünün mali kaynaklarını dondurmak adına uluslararası adımlar atılabilir. Bundan sonraki süreçte Türkiye, PKK'nın etrafındaki çemberin daraltılması için çalışmalar yürütecektir." şeklinde konuşuyor.
PKK'nın her demokratik adım sonrası talepleri yükselttiğini kaydeden yazar Mustafa Akyol da, Ramazan sonrasında askerî operasyonlara ağırlık verileceğini düşünüyor. Yalnızca demokratik adımlarla terör sorununun bitirilemeyeceğinin anlaşıldığına dikkat çeken Akyol, gelecek dönemde terör örgütü ile mücadelede silahlı gücün artacağına dikkat çekiyor.
Emekli Yarbay Şenol Özbek, devletin içeriden hançerlendiği dönemin bittiğine dikkat çekiyor. Bu yüzden PKK'nın içerideki ve dışarıdaki destekçilerinin engellenmesi gerektiğini anlatıyor. Son günlerde İran'ın PJAK'a yönelik operasyonlarının ardından Türkiye'nin de Kandil'e operasyon yapıp yapamayacağına dair sorulara ise, "İran, Kandil'in kendi topraklarında kalan bölümünde bir operasyon yapıyor. Yani sınırları içerisinde. Ne kadar başarılı olduğu da tartışmalı. Buradan sanki İran yapıyor da Türkiye yapmıyormuş gibi bir hava estirilmesi doğru değil. İran bizim kadar eğitimli ve profesyonel de değil. Yaptığı, kendi toprağını bombalamak. Kesinlikle Türkiye, Irak, İran, ABD ve Kuzey'deki Kürtlerin ortak operasyonu olmadığı müddetçe Kandil'e yapılacak operasyon sonuç vermez." şeklinde konuşuyor.
Doç. Dr. Aytekin Geleri ise PKK'nın ve BDP'nin tutumunun hükümeti yeni bir mücadeleye zorladığının altını çiziyor. Hükümetin sorunun çözümü için uzun bir süre demokratik adımlar attığını kaydeden Geleri, ancak bu durumun suistimal edilmesi üzerine terörle mücadelede özel eğitimli polis ve Jandarma Özel Harekat timlerinin devreye sokulacağını belirtiyor.
Polis Akademisi Öğretim Üyesi Ali Şafak, Ramazan'daki saldırıların, terör örgütünün hiçbir inancı olmadığını gösterdiğini anlatıyor. Türkiye devletini yöneten insanların da bir sabır sınırı bulunduğunu söyleyen Şafak, "Ramazan, Kur'an'daki 4 haram aydan biridir. İnanan insanlara bu ayda savaşmak yasaklanmıştır. Demek ki PKK hiçbir şeye inanmıyor. Karşı taraf silahla saldırıyorsa sizin de aynı şekilde karşılık vermeniz gerekir. Silahlı mücadele istenilen bir sonuç değil ama PKK buna mecbur bırakıyor." şeklinde konuşuyor.
Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi de Başbakan'ın sözlerini askerî bir operasyonun gündemde olduğunun işareti olarak görüyor. Kandil'e operasyonun artık zamanının geldiğine dikkat çeken Tanrıverdi, "Son dönemde şehit cenazelerinin ardı ardına gelmesi de Başbakan'ın sabrını taşırdı. BDP'nin yaşanan terör olaylarına kayıtsız kalması da süreci sıkıntıya soktu. PKK'nın devre dışı bırakılması için sivil anayasa şart. Bu sayede bölge halkının da desteği alınacaktır." görüşünü dile getiriyor.